31 Mart 2013 Pazar

SALGIN...







Bilinmez ülkelerden birinin başkentinde, bilinmez bir zaman diliminde, köhne bir barın arkasında ucuz yollu bir daireyi kiralamış fahişeler topluluğunun en gönülsüzü, aynı zamanda en popüleri, bir meş'um gecede üçüncü müşterisine açmışken bacaklarını ve inatla gözgöze gelmekten kaçınırken, başını sağa doksan derece yatırmış aniden. Adamın sol elindeki şa'şalı ve özel sipariş nikah yüzüğü dikkatini ilk saniyede kaçınılmaz bir biçimde çekivermiş. Adamın fahişe tercihinden göz zevkini, ordan da evlenmeye karar verdiği karısının görüntüsüne dair tahminlerine yeni başlamış ki adam hunharca elini kadının suratına kapatıp kendine çevirmiş.
"Gözlerimin içine bakacaksın !" deyip daha bir abnmış üzerine. Kadın aynı anda hem ağzını hem burnunu kapatan ve gözlerinde delişmen bakışlarla "Ben böyle severim..." diyen adamdan bir nebze olsun kurtulmaya çalışmış. Zar zor aldığı yarım yamalak nefesler, adamın beklenenden fazla  ağırlık üzerine saç diplerini kanatırcasına çeken bu sapığa bakıp bir an önce kurtulmayı istemiş.

Adam bitmiş haliyle bir süre sonra doğa kanunu. Derin bir "ohh !" çekip çok çirkin bir gülümsemeye sahip olduğunu göstermiş yorgun kadına. Kadın o an hayatında yapmadığı kadar içten ve en ulvi duygularla bir bedduada bulunmuş. Şansına ki dua kapıları ardına kadar açıkmış ki kabul olunmuş. Acaba bilse bir bedduayla harcarmıydı ki o kadın? Bir zengin koca, namuslu bir hayat belki bir iş yeri falan diler geçiştirirdi kim bilir. Ama dahası olmuş ağzından çıkan cümleyle...

Adam liste fiyatının zırnık fazlasını koklatmadan basmış gitmiş. Kadın paydos verip evine yol alırken rüzgarın ters yönden estiğini, başının üzerinde bir düzlemdeki yıldızların komplesinin aynı anda ve aynı yönde kaydığını, şehirdeki tüm trafik lambalarının kırmızıda takılı kaldığını farketmemiş. Koca bir ülkenin kaderini değiştirdiğinin, gelmiş geçmiş en büyük salgın hastalığı başlattığının da şuuruna varmamış...


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder