28 Nisan 2013 Pazar

This song...


Bu şarkı düğünümde çalmazsa,
Ahdım olsun evlenmem...

Böyle içimdeki çocuğun elinden tutup
Lunaparka götürüyor bir bayram günü...

Ağlarken karşıma Charlie Chaplin'i çıkarıyor sanki,
İçimi sımsıcak, akışkan bir güzellikle dolduruyor...

Bir yaz gününde kumsalda şenlik ateşinin başına getirip,
Bana bizzat ve gülümseyerek tef çalıyor,
Gerdan kırıp oynamaya teşvik ediyor beni...


not; sözsüz hali tabii favoridir, daha da candır benim için :)

Önyargı !!!


Can sıkıntısından yine Aşk Emek İster'e bakıyorum.
Önyargı muhabbeti açılınca artık herkesin ezberlediği,
Klişe olarak "kadın-bebek-gelincik" hikayesi atıldı ortaya.
Bana böğğyk ! gelince aklıma bir hadis geldi (hadis olmayabilir tam emin değilim)

"Bir köpek bir odaya girse,
Odada kimse olmasa,
Ortada bir çuval ağzı açık un olsa,
Köpek odadan ağzı unlu bir şekilde çıktığını görseniz,
""Köpek undan yemiştir"" di-ye-mez-si-niz...
Eğer odaya ne halde girdiğini görmediyseniz,
Odada bulunup unu yediğini görmediyseniz,
"O yapmıştır" diye bile düşünemezsiniz...."


27 Nisan 2013 Cumartesi

Ne Diyeydiler?


Yeni bir işe başladım millet.
şimdilik her şey süper.
malum okulun uzaması gibi durumlardan seneye bizimkilerden pek para almayacağım.
hatta hiç  :(
o yüzden iş şarttı.
zaruri- olmazsa olmaz- mecburi...
neyse işte iş aradım bir süre,
bulamadıkça moral sıfıra indi tabi bir ara.
tam da umudumu kaybedip bayaa depresife bağlamışken buldum bu işi.
ortamı, çalışma şartlarını, beraber çalıştığım insanları çok sevdim,
ilk izlenimler çok güzel yani.
umarım değişmez,
umarım bozulmaz,
umarım güzel olan her şey gibi bunun da sonu gelmez :(


neyse onu bunu geç de...
iş yerindeki 3-5 kız (kiloları 53,55, 50 arası değişkenlerle seyreden)
sürekli kilo muhabbeti, göbek yakınmaları, nasıl diyette olup nasıl az yemeleri gerektiğinden bahsedip duruyo.
bildiğin iş yerindeki en şişman kişi benim.
biliyoruz bunu tamam zaten
göz var nizan var da
ee be kardeşim kilondan utan yaaa
sürekli yakınıyorlar ve ciddiler
form çayları, şekersiz çay içmeler, hiçbişey yememeler tamam da
insan diyetini kenbdine yapar yaa
sürekli konuşuyorlar !!!
artık utanıp sıkılmaktan,
kızarmaktan vaz caydım :(

eee napcan?
Millet seni mi takacak şişmansın diye?
ne diyceklerdi?
sen dombiksin mi diyeceklerdi?
sen yiyorsun diye herkes göbek mi yapsın diyeceklerdi?
ne çektin be gonca !
herkes diyetten bahsedip espri yaparken sen varsın diye suscaklar mıydı?
ne çektin be kızım !!!

ama bazıları da suyunu çıkartıyor artık bu durumun !!!
hayır yani derdiniz nedir be kardeşim,
Allah'tan belanızı mı istiyorusunuz ???

bakın videoya da azcık feyz alın !
adio ;)

it's not a game
it's not a joke
it's your life !!!



25 Nisan 2013 Perşembe

KIL OLDUM ABİ !


Uzun zamandır böyleydim; aynı şarkıdaki gibi.
Tarkan'ın delibaş kıza söylediklerini ben de kendime söyledim üstelik 3:15 çocuğun ifadesiyle :)
Birkaç ufak değişmeyle yavaştan düzelmeye başladım.
Bakalım bakalım,
Hadi bakalım

23 Nisan 2013 Salı

Off Ama Yaaaw !


şimdi bir pencere açın. ege, akdeniz, deniz kenarı yerler şanslı tabi bu konuda...
baharı tam anlamında yaşayanlar balkona falan çıkın.
güzel bir esintiye yüzünüzü dönün...
5dakika hiçbir şey düşünmeyiverin.
gözlerinizi kapatın...
ve şu mükemmellll , insanın içine işleyen, aynı zamanda hem acı hem tatlıu, hem hüzünlendiren hem de müthiş bir yaşama sevinci veren tınıya kendinizi bırakın...

benim gibi ağlarken aynı zamanda gülümsemek zorunda değilsiniz...
sevgiyle, sağlıcakla...
bye...


Şimdi Bak Gör Beni !!!




Bayaadır yokum... Kendimle sıkı hesaplaşmaların masasından, deliliğin sınırından, mutsuzluğun bucağından sıyrılıp yalnızlığımla barışıp iyi felsefe yaptığım bir dönemdi.
Yokluğum tabi umrunuz değil, fark bile edilmedi belki ama bana çok hissettirdi sağolsun. Burcc'un ikinci kez internet kapatamama durumu sayesinde yine internet bana kaldı mecbur :)
Kendimi yokluğuna alıştırmıştım halbuki mecburiyetten...



Sağlam kitap okuyorum ama şu sıra. Bir süre internetsizlik yaradı bana. Televizyon da sağolsun 3 kanal olduğu için kendimi kitaba vurdum.
Son bir ayda (26mart'tan beri) okuduğum, bitirdiğim, başladığım kitaplar şöyle;

*Ayşe Kulin-Gizli Anların Yolcusu
*Ayşe Kulin-Bora'nın Kitabı
*A.Şerif İzgören-Şu Hortumlu Dünyada Fil Yalnız Bir Hayvandır
*Aımee Bender-Limonlu Pastanın Sıradışı Hüznü
*Marcus Zusak- Hiç
*Clara Sanchez-Limon Yapraklarının Kokusu (henüz bitmedi)
*Tolstoy-İnsan Ne İle Yaşar (bitmedi)
*John Verdon-Aklından Bir Sayı Tut (bitmedi)
*O.Gönenç-Mavi Öyküler (bitmedi)
*Billur Köşk Hikayeleri (bitmedi)




Gelelim en büyük olaya.
Malumunuz boyun düzleşmesi, boyun fıtığı ortaya karışık bir durumum var.
Sık sık boynum ağrır, ağrı başa vurur falan. Ağrı artık sıradan sayılır.
Önlemek için sinyalleri okumaya, dikkat etmeye çalışırım.
Soğuk çarparsa, tv,sinema,pc 90dercelik dik açıyla karşımda olmaz da azcık yanda olursa !!!*, ani baş çevirirsem, yüksek yastıkta yatarsam, kitap okurken göz değil de göğüs hizama denk gelmesi suretiyle başımı eğerek okursam, ders çalışırken masaya eğilirsem (ders çalışmaya zaten bünye komple ters :) bünyede alerji yapıo ) vs. boynum tutulur değişik derecelerde.

Eskiden nefret ettiğim ama şimdi alışkanlık olmasa da azımsanmayacak kadar sıklıkla yaptığım iğrenç bir alışkanlığım var; boyun kıtlatmak.
Hele tutulduğu vakit birkaç saniyelik inanılmaz rahatlama sağlıyor.
Neyse efenim cumartesi günü gece yatakta esner ve boynumu hafiften bir kıtlasın edasıyla sağa büktüğüm an yeminle ilk kez ve ciddiyetle "gözümün önünden yıldazlar uçtu"
Böyle bir acı yok. İlk önce boynumu kırdım sandım, hiç abartmıyorum. Ya ölcem, ya felç kaldım sandım.
Çünkü ani bir acı, acı ne kelime boynum kılıçtan geçti sanki. Ve kulaklarımda yankılanmakta olan "kıt" sesi !
Biliyorum ki kasla ilgili bir durum değil, kemiğe bişey oldu.
Valla ciddi ciddi o acıklı anlarda boynumu kırdım sandım. Gülenler bok yesin lütfen !!!! 
Çünkü ben ömrümde böyle acı yaşamadım daha evvel. Ki acı eşiğimin yüksek olduğunu düşünürüm ben, tastikleyenler de vardır.

Neyse efenim ben o gece boynuma havanın temasıyla bile canım acırken yatamıyor, kalkamıyor, başımı rahatlamayla yastığa bırakamıyor, acısız göz bile kırpamıyor ve hatta nefes dahi  alamıyor bir şekilde yataktan doğrulup koltuğa uzattım bacakları. başımı dimdik duvara dayadım ve kah ağlayıp kah geçsin diye dualar ederek berbat bir gece geçirdim. Ertesi gün de arttı sanki acım. Boynumun başımla birleştiği yerde sağ tarafta kemik nasıl ağrıyor . Kemik acısını hatırlamak isteyenler "Hatıralar" dosyasında büyüme çağındaki "uzama diz ve bacak ağrıları"nı bulup ansınlar.

İki gün boyunca "ölsem kalsam bi başıma evde, cesedimi de kokudan bulurlar anca" modunda ergen triplerince geçirdikten sonra pztesi sabahı (uyku nedir unuttuğum için iki gün) boynum biraz dokunulabilir olunca belki kas tutulmasıdır diye kas gevşetici kremlerle ovdum. Kasların açıldığını ama beynime zıpçık gibi her solukta vuran kemik ağrısının geçmediğini farkettim.

Pazartesi doktora gittim sağolsun "Şeker Kız Candy" ile (eski  yazı dan hatırlarsınız) Onun çalıştığı hastaneye gittim, hemşire de kendisi (zati alileri de öküzü unutup ceylan bakışlı yeni bir aşka yelken açmış, mutluluktan yüzünde çiçekler açıyor) 
Doktora bu kadar anlatmadım kardeşim bu arada haa :) Kendisi biraz morondu da ! Boyun fıtığı var diyince "her boynu ağrıyana boyun fıtığı var diyorlar zaten" dedi gözlerini belertip . Nefret ettim salaktan !

Neyse fıtıkla alakalı değilmiş, eklemler üst üste binip sürtünmüş. Ağrı kesici, kas gevşetici verdi. Sağolsun Candy hastaneden çaldı bana biraz. Şimdi daha iyiceyim. Pjamamın üzerini giyerken acıdan bir gözüm yaşarmadı değil ama sağ kolum en azından oynuyor başım biraz dönüyor şimdi.

Bunlar geçeeerr geçeer...
Bunlar neyse deee hastalığımı dinleyip bir ""geçmiş olsun demeyen buzağı"" larla ömür nasıl geçer onu bilmiyom. Anca gelsin "seni seviom"lar.
Bırakkk yaaaaw !!!!
Deli Baş !
:) :) :)

Benden bu kadar 
canımın yine burdaki gibi masaja, rahatlamaya ihtiyacı olduğunu artık biliyorsunuz

iyi geceler
yedi cüceler...


ERKEKLER NE ZAMAN KAYBEDER?



İlişkiller için konuşursak eğer bir erkek;

* Kızın romantikliğini öldürdüğü zaman kaybeder (halk arasında biz bunlara öküz veya hödük diyoruz)
* Gereksiz kıskandığında veya güvenmediğini hissettirdiğinde kaybeder.
*  Dürüst olmadığında kaybeder.
* Yalan söylediğinde veya gerçeği gizlediğinde kaybeder.
* İçten ve samimi olmadığında kaybeder.
* Kızın ona olan güvenini zedelediğinde kaybeder.
* Uçkuruyla düşündüğünde kaybeder.
* Söz verip yerine getirmediğinde kaybeder (boşuna ona "erkek sözü" dememişler dimi?)

* Kızın gözlerindeki acıya kayıtsız kaldığında,
* Öncelik sıralamasını yanlış yaptığında,
* Değerlilerine değer vermediğinde,
* Hayır'ın naz-niyaz değil, hayır ! olduğunu anlamadığında,
* Zayıf karekterli olduğunda 
kaybeder...

*ve bir erkek en çok,
kızın "acaba???" dediği yerde kaybeder....

tabii bence ;)


7 Nisan 2013 Pazar

Yalın - Aşkı sonunda



Yalın'ın sesine aşığım. Belli modlarım vardır; tam onun adamı, tınısı.
Ne zaman saf ilişkiler, yeni yeni karında kelebekler, aşık, naif temiz çocuk sahnesi görsem, kurgulasam sol baloncukta alt fonda hemen yalın çalıyor.
Tam ilkbahar, yaz sesi bence. Alttan alta hep bir pozitiflik, hep bir yüzde tebessüm mimarı Naif, eli yüzü düzgün, ne şeker adam yaaa.
Dünyada nadir, hele erkeklerde çok daha az; resmen içinin güzelliği yüzüne vurmuş yaa, marshmallow gibi yaaa, yanıkları sıkılası :)

Neyse işte, bu şarkıya da bayıldım. Canlandıran, içine yaşama sevinci koyan bir şarkı da ben bu klibe taktım abi.

Bir kere kızın anası niye cadoloz? Niye kızın oğlanla görüşmesi yasak?
Bir de lise talebesisin sen yaaa! Ne o öyle akşamın bir körü oğlanı odana alıyorsun, karşısında ne oynadın be kızım ! Bir de sonra öpüşüyon, kim bilir o yol nereye gider? Oğlan tecrübesiz saf bir tipe benziyor, önlemini almaz, sonra kucağına bebeyi alınca anan sokağa atar kesin seni (yaa görüyor musun, anası anlamış baştan da o yüzden kızıyormuş; vazgeçtim cadoloz demekten.) Hep özenti bunlar, batının yanlış yanları bu sahne. Sen yapsana yeşilçam romantizmi. Kıza haberini verirsin, kızın evinin duvarına dayan, karşı binaya yansıt projektörünü, kız izlesin. İlla niye odası, niye ten tene, niye mıç mıç !

Olmaz böle şey.
Ne çektin be evladım ! Romantik görüncem diye ne masrafa girdin. Armut suratını beğensin diye ne koştun be kızın peşinde. Yazzııığk, ne yapsın o da o anayla, anca seni buldu.
:)
Beyaz Show'dan sonra keşfettiğim Vasfiye teyzeye de telmihimi yapmışken, güzel bir sahnesini de paylaşayım, benim gibi yalan dünya izlemeyenler görsün ;


3 Nisan 2013 Çarşamba

i hope ... i wish...


bir gün bir kitap yazacağım...
ne zaman olur, kaç vakte biter bilmiyorum...
konusu, kurgusu belli değil... 
ama yazacağım...
inancım, gücüm yerine gelmeye başladı...

bir filmde oyuncu, yönetmen dikkat çeker ya,
benim kurgu ve senarist ilgimi çeker hep.
onlar yerinde olmak isterim.
bu fikir benim aklıma gelmeliydi ya derim.

sanırım hayatımda ilk kez ben bunu yapmak için doğmuşum dedim.
bu işi yapmak alın yazım...
olmalı...
eğer yapamadan/başaramadan ölürsem,
bu hayat boşa harcanıp gitmiş olacak...

buraya uğrayan bir avuç insanın ve büyük ihtimal okuyacak ailemin önünde söylüyorum ki,
söz namussa eğer,
ahım var buna !
ve sizleri şahit yapmak için yazıyorum buraya...

önsöz'üm bile hazır;


Ben bile kendimin farkında değilken her zaman çocuksu bir umutla beni destekleyen Bet'e   
Kişiliğimin bütün iyi yanlarını ondan aldığımı düşündüğüm, dünyadaki en mükemmel anneye
Her daim dönüp dolaşıp birleşen ve kan bağının bizi sıkıca birbirimize bağladığı ailem'e      
Dünyanın herhangi bir yerinde olabilecekken karşıma çıkan ve her konuda danışabildiğim,   
her türlü eleştiri ve tavsiyesine muhtaç kaldığım ruhumun diğer yarısı Burcc'a                 
Ne olursa olsun bendeki en güzel anıların mimarı sevgili HüsHüs'e                                 
teşekkürler...                                                                                                                            


not;  Bir de şöyle bir şeyim olursa tabi, ölürüm :(

2 Nisan 2013 Salı

Hevesti; Bitti ...


Game Of Thrones fanları bir hafta öncesinden başladı çığartkanlığa; hatta ne bir haftası, bir ay önceden...
Tarihler 1Nisan'ı gösterince bir heves açıp izlediniz.
noldu???

İçinizde kocaman bir boşluk di mi?
Benim öyle oldu açıkçası. Evet güzeldi bölüm muhakkak ama...

Ama'sı var işte.
Beklerken öyle güzeldi ki.
Kurgulamak, ne olacak diye düşünmek, sabırsızlanarak, heyecanı katmerlenerek büyüyerek hakkında konuşmak ne güzeldi...

Ama şimdi izledik ve bitti bölüm.
Haftaya yeni bölümü var... Rutine bindi bile.
Biliyoruz, güveniyoruz artık.
Hayalgücü bizim elimizden alındı, artık normal bir dizi oldu...

Yani demem o ki;
Aşklar da böyle.
Heves edersin, içinde büyütür, doyamazsın...
Ve an gelir
AMA safhası başlar.
Minicik bir harekettir belki,
Önemsiz gözükür,
Çakmağın bir balona yaklaşması gibidir.
PUFF! olur.
İçinde biter...