29 Haziran 2012 Cuma

Reklamlar...


Reklamlara özel ilgim var. İzlediğim dizi/ film reklama girince hemen kanal değiştirmem. Sevdiğim bir reklamı birkaç kez izlerim ve hoşuma gider...
Kaliteli reklamları, alt yapısı güzel oturmuş reklamları severim.

Saçma sapan belli klişelere oturmuş reklamlar asabımı bozar...
Misal calgon reklamları...
Kahve, çim, yağ lekesi geçiren deterjan reklamları...
Kendini tekrar eden reklamlar...
Abartı, absürd reklamlar falan...

Dikkatimi çeken bazı şeyler oluyor...
Misal o bebeği kucağında annelerin gözüme sokulan dev gibi alyansları... Biliyorum bu kural konmuş. Evlilik sonucu doğdu o çocuk anladık da nal gibi yüzük sinir bozcu her seferinde. Ne biliyim ben düğün fotosu da girsin kadraja falan... Yaratıcı olun azcık... gibi..

Ya da bazı reklamları çok pis sabote edesim geliyor... Sonuna bir cümle ekleyerek ya da sonunda şu hareket olsa bu reklamı mors eder lan diyorum ...

Öyle yani...

Birkaç güzel reklam, aklıma gelen..












Şarkılarla Biraz Kafayı Buldum...


Bugün şarkılarla tüm olarak değil de cümle cümle baktım. Ve bazı tümcelere takıldım kaldım...

Sol tarafta yine baloncuklar çıkaran bir kaç cümle oldu...
Aklıma sürüyle açıklama geldi o an ama şimdi hepsi gittiği için  sadece güzel birkaç cümle paylaşayım dedim...

*Yeterince değer görmeyen, bunu farketmiş ve hatta kabullenmiş bir kadın... Alışabilirmiş bu kadar sevmeseydi belki, ama hala çok koyuyor bu durum... Yazık bana diyor bir yandan, bir yandan talihe sövmelerde...
"Talihim şarap olamamak üzümken, beni görememen gözünken..."(Sıla- Egeli Lodos)

*Ayrılmış bir çift ve adam bitmiş...Yıkık, dökük demek onun için yetersiz... Kaybolmuş... Göksüz, yersiz, tatsız, tutsuz, keyifsiz, neşesiz, mutsuz, düşsüz, amaçsız ve artık bir yaşamsız kalmış... Belki diyor, belki aynı şeyleri başka kadınlarla yaşayabilirim, O mükemmel değildi, ondan daha güzel, daha iyi, daha 'fazla' kadınlar var. Hadi diyor, şansımı denemeye başlayayım... "Adı yok, sırtı olan kadınlar" gördükçe farkediyor... "Bazen ne yaparsan yap, olmuyor bazen..." Kimse o olmuyor, kimseyle onun gibi olmuyor..
"Bazen bir vücudu sarıyorum, banıp parmağımı tadına bakıp gözümü sevmeye karartıp yapamıyorum..."(Teoman- En Güzel Hikayem)

*Hareketler sınırlı artık, kalpler azıcık aralık... Kimse ne düşünüyor söylemiyor, herkeste bir tedirginlik... Bakışlar kaçırılıyor, cümleler yutuluyor, kimse kimseye adım atmıyor. Zırhlar özel üretim, savunma teknikleri son sürat... Ancak bilmelisin ki;
"Sansüre ne gerek bir sen bir benken..." (Tarkan- Usta-Çırak)

*"Çağırıyorsun günaha, sen şeytan mısın? Tenin sıcak, tenin kıvrak, ruhun sarışın..." (Teoman- Ruhun Sarışın)
Bunu kurmaya başladım ama pornografiye kaçmaya başladı biraz :)
Teo ses tonuyla yine her duyguyu sonuna kadar hissettiriyor, klip süper, Tuğba Ekinci "cuk olmuş". Daha fazla söze gerek yok...



Altı(da) Üstü(de) Toprak...





Yüzüm toprağa düştü bugün...
Kararan, yanan, savrulup duran toprak ve ben..
Bir damla ter aktı toprağa, alnımdanmış... Karardı kaldı toprak...
Sevdi beni bazen güldü yüzüme, ellerime sıcacık dokundu... Bazen nefret etti benden, içinden böcekler savurdu üzerime, esti girdi gözüme okları...


İçindeydim toprağın bugün...
Altında belki üstünde...
İç içe, alt alta, canhıraş boğuşarak geçti gün...
Nimet olduğunu vurguladı, onsuz hayat olmadığını, ben gibi doğurgan olduğunu söyledi...
Ortak yönümüz çokmuş, anlattı durdu.
Mayamız bir yoğrulmuş, o benmişim, ben de o...
Ondan gelmişim, onun olacakmışım sonunda.
Son dediğin onda başlarmış....

Kışın üşümez, yazın yanmazmış.
Üzerine örtüldüğü her şey ölmezmiş.
Mezar böcekleri varmış misal, şevkle bahsettiği kurtçukları ve onu güldüren karafatmaları...

Yüzüm toprağa düştü bugün..
Onlaydım, ondaydım tüm gün...
Hem altında hem üstündeydim... İçindeydim ve altını üstüne getirdim...



26 Haziran 2012 Salı

Korkuyorum Ben.....


Ben kendim için bile böyle korkmamışken hiçbir zaman, senin için korkuyorum tam da şu an...
Korkularım gerçek olabilir çünkü, bir eşiktesin...
 Yapabileceğim bir şey var mı diye bakıyorum, yok !!!
Bu durumu ben mi seçtim diye soruyorum, yok !!!
Ama en çok korkan benim...

Sen rahatsın, rahat gibi davranıyorsun, ama bilmiyorsun ki ben süper bir oyuncuyum... "Bana her yer Paris" modlarında takılıyorum... Gözümün içine içine bakıyorsun ve beynimi okumaya çalışıyorsun. Oscar' lık performansımı yine her zamanki gibi yutuyorsun. Allah'tan solumda çıkan baloncuğu ve içinde dönen senaryoları kimse göremiyor...

Korkuyor, susuyor ve üzülüyorum. Lanetler okuyorum ki bilirsin lanet okumam, okutmam. Alışkanlıklarımı ne geç terkederim onu da bilirsin... Düşün artık düştüğüm yeri, ne hallerdeyim bir düşün...

"Benim suçum yok aga, bana ne? Bu onun seçimi" de diyemiyorum.... Ben öyle olaydan hemen sıyrılamayanlardanım. Dava benim değilse bile sırf ortada bir dava var diye kendimi yırtanlardanım...

Korkuyorum işte. Korkularım büyüyor büyüyor, yutuyorum, içimde patlıyor. Gözyaşlarım henüz kilitli içimde bir yerlerde. Günü gelirse -umarım hiç gelmez- seller basacak bana, feryat-figan dağlayacak içimi...

Görmemek seni çok zor bu döneminde. Sen şanslı çocuksun ya hadi kır şeytanın bacağını, utandır beni. Korkularıma beraber gülelim ve ne ağır saçmalamışım diye alay edelim...

Ben korkarken senin koyun gibi durman saçma zaten... Suç senin, seçim senin, talih senin, hayat senin... Beni korkumdan ayır, seni benden ayırma...




13 Haziran 2012 Çarşamba

YAZ TATİLİ BAŞLADI...


1 Haziran'da finallerim bitti.. Hüshüs Ankara'ya geldi. 4'ünde mezuniyet foto çekimi vardı, 5'inde iş görüşmesine gittim derken 5haziran gece Hüshüs'le Antalya'ya giden otobüse zor attım kendimi...

İlk kez evi ben kapatmadım, Burcc'a kaldı. Normalde ben daha geç giderim veya aynı anda gideriz Burcc'la. Ama bu sene hatunun sınavları geç bittiği için sevdiceğimle ben yollara düştüm. Geldim, deniz gittim iki sefer, sıcağa alışmaya çalıştım falan derken 10'unda Antalya'nın Korkuteli diye bir ilçesi var zırtapoz, köyden hallice bir yer. Mecbur olarak buraya geldim . Dün boğazımdaki deli sancıyla uyandım, bugün de hastaneye gittim ve bademciklerimin feci iltihap kaptığını ve apse olduğunu öğrendim. Zilyon tane ilç vs. aldım. Öyle ki iki gündür konuşamıyor, nefes alamaıyor, katti surette yutkunamıyorum... İnşallah ilaçlar işe yarar...

Sanki okul biteli aylar oldu gibi geliyor ancak bugün Antalya'ya geleli bir hafta oldu. "Bütün yaz böyle mi geçecek lan !" korkusu içimi deşmekte...

İnternetim yok ve hayat gayet devam ediyormuş :) Zaten çok büyük bağımlısı değilim... Ben laptopun ulvi amacının film ve dizi izlemek olarak kodlamış bir insan olarak, internetle yeni yeni kaynaşmıştık zatii...

Bu arada yiğen denilen şey candır !!! Geçtiğimiz günlerde birinci yaşını dolduran yeğenim öyle şeker ki 6yaşındaki abisini çoktan gölgede bıraktı. Denilenlere göre bana benziyor ufaklık. Ama şimdiki halime değil (Allah'tan) onun yaşındaki halime benziyor. Onu pek övesim yok şimdi, kimsenin de pek umrunda olduğunu zannetmiyorum ayrıca ilk yeğende iğrenç mıç mıç davrandım, herkese fotolarını gösterip "ayyy, ne şeker dimi yaaaa" falan davrandığım için bu sefer sadece susuyorum...

Annemi ne özlemişim meğer... Sadece diyebiliyorum ki "Allah başımızdan eksik etmesin..."

Kendi evimi, kendime ait odamı özlemedim desem yalan olur... Ancak Antalya'nın güzellikleri de şahane... Aile, deniz başta olmak üzere takıldığım bazı özellikler var ki gülüyorum.. Misal:

*Mutfak suyunu açınca banyoda su kesilmemesi :)
*Uydulu tv
*Bulaşık makinesinin varlığı
*Her sebze ve meyvenin mükemmel olmasının yanısıra çok ucuz olması ilk başta aklıma gelenler...

Bu arada farkettim ki genel olarak Antalya insanı zayıfmış arkadaş !!! Yani ortalama bir kiloya sahip sokaktaki 10 kişiden 8'i... Valla "şişman takıntısına ha girdim ha gireceği..." :(

Neyyyse yaaa öyle işte.... Yapabilenlere iii tatiller, sıcaklarla başa çıkmada kolaylıklar herkese...