25 Şubat 2012 Cumartesi

BEBELERE BİBERON , İKİZLERE TAKKE , ŞARKILARA SENERYO - 1


ÇOCUK GİBİ


Sen, bendeki kusursuzluğun sembolüydün. Seni ilk gördüğüm an hissetmiştim bunu. Sen, tamdın, tamamdın... Eksiksizdin , neredeyse fazlaydın, taşıyordun. Bu yüzden kusursuzdun işte....
Kusursuz olmak zordu... ve buydu... Hiçbir noksanlığın olmaması, hiçbir girdap, hiçbir delik bulunmaması, hiçbir kara delik tarafından yutulmaması... Aynı zamanda aşmamalı, dökülmemeli, çok gelip de kusup etrafı kirletmemeli...
Gözüm kamaştığı için alay etmiştim kendimle. Hatta ayran budalası gibi ağzım açık kalmıştı. Ne yapayım ben çok eksiz bir insandım. Belki de bendeki bütün boşlukları ortaya toplayıp oraya sen tıkmalıydım. 
Ne gariptir ki evrene gönderdiğim mesaj doğru kapıya varmış olacak ki; sen geldin... Hoş geldin sevgili...
Tıpa gibi kapadın ruhumun deliklerini, bir balon gibi şiştin durdun gönlümde. Bir gün patlamandan korktum hep. Kalbimin bir avuç kadar oluşuna kızdım gittikçe. Onun çeperli duvarlarına sürtünüp delinmesinden, koruyamamaktan, kaybetmekten korktum seni. 
Bana fazla geldin bir gün. Yoksunluklarıma bozlup gittin. Daha 'yapılacak listeleri'mi bitirememe, eksiklerimi tamamlayamamama dayanamayıp beni bıraktın gittin....
Sen farketmedin; ama ben çok alışmıştım sana. Senli olmaya çoktan hazırdı benli-ğim. Zorunluluk, mecburiyet gibi bir şeydin sen bende. Yaşayabilmem için gereken bileşenlerin ilk sırasında 'senin sevgin' vardı. Nefes almam için oluşan mekanizmanın ilk parçası 'senin varlığın'dı. 
Sapkın, korkunç, sülük bir 'terkedilen' olmamak namına, ayaklarına yapışıklığımı hemen söküp ayağa kalktım. Sana gülümseyerek sokak kapısını açtım. Güle güle dedim. Ardından su döktüm 'tez zamanda dönersin' belki diye. " Yine bekleriz !" diye seslendim; "biz sıramızı savdık sıra sizde" demedin,  gülümsemedin, gittin... 
Ölü aşk diyarında, solmuş kalpler durağında beni arabandan attın. Kalakaldım ortada, karanlıkta, soğukta, bir başıma... Virane gibi oldum; köhne, terkedilmiş, kırık- dökük... Sendeki ben yalan oldu... Bitti... Yanıp kül oldu, savruldu. Dumanı havay karıştı bile. 
Haykırsam dünyaya, duyulmaz bile sesim. Halbuki senin sesinin yankısı benim evrenimde hoparlörlerle anons yapıyor her daim. 
Şimdi ahvalim, paramparça, darmadağın. 
Ellerimi sana açıp yalvarsam... Seni tek tanrım yapsam; tapsam, diz çöksem, dua etsem, adak adasam, uğruna kurban olsam...
Karşında ağlasam ufacık çocuk gibi hüzünlü , sana muhtaç...
Korumaya alınması gereken ürkek bir ceylan gibi baksam gözlerine... 
Biliyorum.... Kılın kıpırdamaz , dönmezsin bana...
İnat etsem , şımarsam, sürekli eskilerden bahsetsem... de formül bu değil galiba....
Hayatımın kalanı belli şimdiden; sensiz , sessiz, mutsuz, umutsuz....

İÇİM PARAMPARÇA....







Hiç yorum yok:

Yorum Gönder