29 Şubat 2012 Çarşamba

Türk ' ün karla imtihanı !!!



Bir gün öncesi böyledi .




Bugün sabah 8'de böyleydi .




 Kurtuluş Parkı böyleydi ; benim okul düzergahım ...


Yazık kuşlar iki gram ekmek bulmuşlar karın doyurmaya çalışıyorlar . Bende unutmıyım yarına , sizde hayvanlar için su yiyecek koyun dışarıya ...

"Okul yolu düz gider "  nadir olsa da ...



Çocukken çok oynardık ; Vosvos gördüm rengini söyle ! tabi karlar altında görebilirsen :)



   

  Cumartesi günlerine nazaran çarşambaları tenha olan Yenişehir Pazarı bugün bu kadarcıktı . 



Bence trafik lambaları bile üşüyebilir . Misal ben yayalara yeşil yanmasını beklerken bu lambanın dişlerinin takırdısını duydum . Valla ! :)





  En ufak bir su birikintisi işte aynen böyleydi .




İşte benim okulum ; girişi temiz hayret . Bir de bu karda kışta gezi vardı sabahın 9'unda . Okul önünde bekleyen güruh işte o geziye gitcek öğrenciler . Otbüs bekliyorlar . Bende kös kös derse giriyorum . 
Yazık olmuş bana :(

Neyyss'se !

Baş baaaşşşşşş !











HAYBEDEN KURGU - 1

Felaket tellalı yada şizofren gibi bir şey değilim ; ancak bazen gözümün önüne garip garip senaryolar , saçma sapan kurgular geliyor . Valla isteyerek düşünmüyorum ; bir anda solda bir pencere açılıyor , günlük seyre devam ederken ben , orada bir şeyler oynuyor . Misal bugün :
Yollar full kardı , tipi şeklinde yağmaya devam ediyordu . Bizim eve dönen sokağın köşesinde bir apartmanın bahçeyle yolu ayıran demirleri var ve uçları sivri . Böyle ok gibi ok gibi duruyorlardı . Beynim birden kurgulamaya başladı :
Ayağım bir kayıyor (olağan bir şey bu zaten bu kış Ankara'da benim için... ) ve sağa doğru düşüyorum . Ayy! diye bağırdığım için ağzım açık bir şekilde düşüyorum ve benim yanaktan o üçgen sivri demir giriyor . Üstten 2 ,  alttan 3 arka diş kırılıyor , ve dili de tahrip ederek ağız boşluğumun yarısında duruyor demir . Daha gircekmiş de ben elimle yere destek olduğumdan yerle aramda 10-15 cm kalmış . Bir anda feryat figan bağırıyorum . Allah'tan karşıda hemen taksi durağı var amcalar koşup geliyor , ambulansla mı hızlı olur biz mi götürelim diyorlar. Manav Necip abi beni tanıyor ve dükkanının karşısında kalan bizim eve koşup ev arkadaşımı çağırıyor. Burcu tipik ev hali pembe pijamaları ve tepede topuz yaptığı saçlarıyla koştur koştur geliyor . Ambulansı aramışlar . Burcu evden montunu giyene kadar ambulans geliyor beni Numune'ye götürüyorlar . Her yer kan revan artık ama ben acıdan inleyemiyorum bile , nefes bile zor alıyorum . Numune beni tedavi ediyor ancak iyi değilmiş doktorları yüzümde kocaman nal gibi iz kalcakmış . Hüshüs'e ağlayıp söylüyorum ; "ben seni her halinle severim aşkım" diyor .
Bayramda , kınada , nişanda , düğünde milyon kat  fondoten falan sürüyorum hep . Hele düğünümde kiloluyum hala ; "hem çirkinim hem şişmanım , ölmek istiyorum" diye geçiyor hazırlıklar . Düğün fotoğraflarımda hep soldan soldan poz veriyorum . O neyse de her şeye alışınca çocuğum bu izi sorup "anne bende de olacak mı bu ? bana da bulaşır mı ? ben çirkin bir kız olmak istemiyorum ama" diye beni sağ yanağımdan öpmüyor hiç .....vs falan fişmekan....
Derken eve geldim zaten ve "çok acıtır beeee!" deyip hayatın olağan akışına devam ettim .

Kafadan kontak diyorsanız bir de benim lunapark kurgularımı dinleyin :)

Zira kendileri gerilim - korku film sevmeyen bir insan olsam da bende oscara koşuyorlar ..

good night everybody !!

27 Şubat 2012 Pazartesi

NEFRET EDİYORUM !!!

Maydonozun sapından .... Bir de herşeye maydonoz olan saplardan ...



Düşüp incinme tehlikesi olan buzlu yollardan ... İncitme tehlikesi olan buz gibi insanlardan ...


Cırcır olmaktan .... Ondan daha mide bulandırıcı mıç mıç sahte ilişkilerden ...

Haksız yerde haybeden her şeyi eleştiren insanlardan ...


Hasta olmaktan ...



Para sıkıntısı çekmekten ...



Çocukların sigara içmesinden .... (!!)


Çocukların dilendirilmesinden ... (!!!)


Çok zenginlerden ... (tamam kabul kıskanmıyor değilim)


İstediğim her filmi izleyememekten ...


Diyetteyken canımın tatlı (özellikle yaşpasta) çekmesinden ....



Yaşına başına bakmadan yüz yaşına merdiven dayamış ninelerin (tamam abarttım kabul) pembeye kaçık kırmızı saçları, mor-pembe uzun ojeli tırnakları, koyu yeşil göz farı ve kıpkırmız rujlarıyla gezmelerinden ve en az kendileri kadar meymenetsiz hale getirdikleri allanıp pullanmış küçük köpeklerinden...



BEKLEMEKTEN VE BEKLETİLMEKTEN .... (!)

NEFRET EDİYORUM .... Sadece bugün gördüğüm, şahit olduğum yada yaşadığım şeylerdi bunlar.... Eee bir günde bu kadar şeye kıl olduysam "BEN ÖLEYİM O ZAMAN...."


:)






25 Şubat 2012 Cumartesi

BEBELERE BİBERON , İKİZLERE TAKKE , ŞARKILARA SENERYO - 1


ÇOCUK GİBİ


Sen, bendeki kusursuzluğun sembolüydün. Seni ilk gördüğüm an hissetmiştim bunu. Sen, tamdın, tamamdın... Eksiksizdin , neredeyse fazlaydın, taşıyordun. Bu yüzden kusursuzdun işte....
Kusursuz olmak zordu... ve buydu... Hiçbir noksanlığın olmaması, hiçbir girdap, hiçbir delik bulunmaması, hiçbir kara delik tarafından yutulmaması... Aynı zamanda aşmamalı, dökülmemeli, çok gelip de kusup etrafı kirletmemeli...
Gözüm kamaştığı için alay etmiştim kendimle. Hatta ayran budalası gibi ağzım açık kalmıştı. Ne yapayım ben çok eksiz bir insandım. Belki de bendeki bütün boşlukları ortaya toplayıp oraya sen tıkmalıydım. 
Ne gariptir ki evrene gönderdiğim mesaj doğru kapıya varmış olacak ki; sen geldin... Hoş geldin sevgili...
Tıpa gibi kapadın ruhumun deliklerini, bir balon gibi şiştin durdun gönlümde. Bir gün patlamandan korktum hep. Kalbimin bir avuç kadar oluşuna kızdım gittikçe. Onun çeperli duvarlarına sürtünüp delinmesinden, koruyamamaktan, kaybetmekten korktum seni. 
Bana fazla geldin bir gün. Yoksunluklarıma bozlup gittin. Daha 'yapılacak listeleri'mi bitirememe, eksiklerimi tamamlayamamama dayanamayıp beni bıraktın gittin....
Sen farketmedin; ama ben çok alışmıştım sana. Senli olmaya çoktan hazırdı benli-ğim. Zorunluluk, mecburiyet gibi bir şeydin sen bende. Yaşayabilmem için gereken bileşenlerin ilk sırasında 'senin sevgin' vardı. Nefes almam için oluşan mekanizmanın ilk parçası 'senin varlığın'dı. 
Sapkın, korkunç, sülük bir 'terkedilen' olmamak namına, ayaklarına yapışıklığımı hemen söküp ayağa kalktım. Sana gülümseyerek sokak kapısını açtım. Güle güle dedim. Ardından su döktüm 'tez zamanda dönersin' belki diye. " Yine bekleriz !" diye seslendim; "biz sıramızı savdık sıra sizde" demedin,  gülümsemedin, gittin... 
Ölü aşk diyarında, solmuş kalpler durağında beni arabandan attın. Kalakaldım ortada, karanlıkta, soğukta, bir başıma... Virane gibi oldum; köhne, terkedilmiş, kırık- dökük... Sendeki ben yalan oldu... Bitti... Yanıp kül oldu, savruldu. Dumanı havay karıştı bile. 
Haykırsam dünyaya, duyulmaz bile sesim. Halbuki senin sesinin yankısı benim evrenimde hoparlörlerle anons yapıyor her daim. 
Şimdi ahvalim, paramparça, darmadağın. 
Ellerimi sana açıp yalvarsam... Seni tek tanrım yapsam; tapsam, diz çöksem, dua etsem, adak adasam, uğruna kurban olsam...
Karşında ağlasam ufacık çocuk gibi hüzünlü , sana muhtaç...
Korumaya alınması gereken ürkek bir ceylan gibi baksam gözlerine... 
Biliyorum.... Kılın kıpırdamaz , dönmezsin bana...
İnat etsem , şımarsam, sürekli eskilerden bahsetsem... de formül bu değil galiba....
Hayatımın kalanı belli şimdiden; sensiz , sessiz, mutsuz, umutsuz....

İÇİM PARAMPARÇA....







OFFF BEA ! KONUŞCAK NE ÇOK ŞEYİM VAR BOŞ BOŞ ...

   
    Konuşmayı çok severim . Beni dinlicek birini bulayım da ıncığı cıncığı her şeyden bahsederim . Hatta bence yazamama problemim de bundan ileri geliyor ; içimde yazan olmak isteyen biri varken konuşan biri yüzey yapıda yaşıyor .
Bir gün yazmadım bloga ; ama not defterime ufak hatırlatmalar yazmışım bissürü :)  Napalım ; kimi dinlemeyi sever,















kimi konuşmayı ...














Neyss'se !

 Öncelikle Dil Bilim derslerimizden birinde , dersin profesörü açıklama yaptı :
"Arkadaşlar Kızılderililer Türkmüş"



İşin esprisi dönse de hoca hemen toparladı . Filologlara göre , zaten uzun zaman önce ortaya atılmış bir iddiaymış Kızılderilerin Asya'dan göç etmiş olabilecekleri ihtimali . Çünkü dil yapısı Altay dil yapısına çok benziyormuş . Altayistler , Kızılderililerin Altay bölgesinden Amerika kıtasına göç ettiklerini iddia etmişler yıllardır .
   Amerikalı ve Rus gen bilimcileri de araştırma yapmışlar ve Kızılderililerin genetik haritasının Asya kavimlerine benzediğini öne sürmüşler . Pennsylvania Üniversitesi ' de antropoloji bölümü , 20 bin yıl önce Kızılderililerin Rusya - Çin - Moğol  kesişimi olan Altay Bölegesinde yaşadığını açıklamış . Yaaaa o kadar geyiği döndü ; ister misiniz Kızılderililer gerçekten Türk çıksın :D

Neyss'se !
 Yine bir dilbilim dersinde bir yrd. doç. hocamız , iyelik eki hakkında konuşuyor . '"Biz doğulular sahiplenmeyi çok severiz ;bu yüzden iyelik ekini çok kullanırız . Misal sabah tv'de görürsünüz kadın başlar anlatmaya : 'soğanıMIZı alıyoruz , bıçağıMIZla doğruyoruz . TencereMİZe yağıMIZı eklemiştik , buzdolabıMIZdan vs. vs. ' "  Bir keresinde bir konferansın açılışında konuşurken "sayın vali , sayın rektör , sayın dekan" diye konuşan bir öğretim görevlisine vali dava açmış : "Ben senin valin değil miyim ? Neden sayın valim demedin ? " diye ."'

 Eski Türkler de görürüz hep : hitapları "Türk Bodun" diye başlar . Misal Kül Tigin Yazıtı , Güney Yüzü , 6. satır der ki :
"Türük Bodun ölsikig ! " (Türk Halkı öleceksin ! )
Hocamız şöyle devam etti :
 " İyelik eki sahiplik katar ,  'benim' diyene imtiyaz kazandırır ve hükmetme payesi verir . Tv 'lerde görüyoruz günümüzde ... Çıkıp diyorlar : " Sevgili vatandaşlarIM ! "

Neyss'se !

Bugün yine MİLLİ KÜTÜPHANE 'deydik  burccla beraber .


Orada ders çalışmanın hazzı , keyfi , konsantresi , enerjisi , havası başka hiçbir yerde olmuyor bence yavv . Çok seviyorum . Eskiden Burcc'la piknik de yapardık molalarda . Şimdi diyetteyiz , biraz ara öğün verdik ;  ama eskilerin yerini tutmadı , tutamaz ...
Milli Kütüphane 'ye ilk gittiğimden beri övdüğüm bir kesim var orada .Sabahın köründe uyanıp deli gibi süslenip püslenip ;  hafta içi dersten sonra , hafta sonu sabahın köründe gelip gecin bir körü giden o çalışkan insanlar ; özellikle tıpçılar . Biz haftasonu öğlen anca gidiyoruz ve bizi gören "savaş meydanından çıkmışız sanır" kadar dağınık biçimde .
Akşam olunca , herkes önündeki sarı lambayı yakınca , herkesin yüzü gölgeler içinde kalmışken önü aydınlık bir grup insan , önüne eğilmiş çalışıyor .... Bu görüntü beni benden alıyor yaa .


Karınca kolonisine yada arı kovanına benziyor öyle zamanlarda ...

Neyyss'se !

Diyet hala güzel gidiyor , hala bir diyet ödemedik bu hususta , sınanmadık ...

NONSTOP ! Show must go on da dersem tam olcak :)

Neyyss'se !

"Bebelere biberon , ikizlere takke , şarkılara senaryo " projemi kaç gündür yazmaya başlıcam başlıcam diye erteliyordum . Dün yazdım bir tane Model 'in Çürüsün Gelinliğim ' e . Ancak yazının sonunda videoyu paylaşıcakken tam , senaryonun tıpatıp benzerini bir dizinin bir sahnesinin arka planına konmuş :(  Dolayısıyla moralim bozulmuştu . Bugün ilham geldi yenisini yazdım görürsünüz .

Neyyss'se !

SON DAKKA HABERİ !!!
Buzluktan çıkarıp erittiğimiz bi kiloya yakın bezelyeyi akşam yemek yapıp yemeye üşendik ; ancak yatmadan yapalım dedik "dolaba geri konmaz çözülen şey" diyerekten . Aradan belli bir süre geçti haliyle . Az önce burnumuza yanık kokuları gelince fark ettik ki yemek kapkara olmuş , mutfak leş gibi kokuyo ; her yeri havalandırdık ; ama koku gitmek bilmiyor ! Yazık oldu bi sürü nimete :( üsüldüm :(


Size "Have a good night ! "



22 Şubat 2012 Çarşamba

*RESMEN KISKANÇLIKTAN ÇATIR ÇATIR ÇATLADIM !!!




  Bugün okulda yarım yamalak şahit olduğum bir konuşma beni benden aldı . Sınıftaki kızın tekini birkaç gün sonra istemeye gelceklermiş . Söz alış-verişi yapılmış . Erkek tarafı şimdiden nişan hediyelerini ve takılarını yapmaya başlamış . Bu yaz nişan yapılacak , seneye de mezun olunca evlenceklermiş !!! 3 senelik bir ilişkileri sonunda taçlanacakmış sözle .



 Ankaralı bir kızcağız kendisi . Ankaralıların kız tarafı neredeyse hiçbir şey almıyormuş anladığım kadarıyla ; gelinlik ,damatlık ,takı ,nişan hediyeleri , kız tarafının tüm akrabalarına hediyeler vs . hep oğlan alıyormuş . Hatta yanındaki Mersinli bir kız içimi okudu resmen ve dedi ki "yaa ne güzel , bende Ankaralı düğünü istiyorum ; biz hiç para harcamayalım" Doğal olarak bende  "yes, all right baby !" dedim içimden . 
Kız geçen hafta sonu söz yüzüğü almış . Nişan için iyi bir terzi aramaya başlamış falan . Tabiside mende çooooo...ook kıskandım bu durumu . Ve başladım içimden ; "MENDE İSTEREM !!!"



  Hüshüs ' le biz aynen böööle olcaz işte ! Hıh !!!



  Ya da böyle !!! Kendisi bilir valla :) 



   Bende böööyle bi gelin olcam . Bu kadını sevmesem de gelinlik güzel şimdi , yalan yok . Ancak tabi güzel gelin olmak için zayıf olmak bence ilk kural . 

  Haydin bakalım : ARRİVEDERCİ !!!


21 Şubat 2012 Salı

Bugün ilk CEMRE düşmüş ; HADİ LAN !! NEREYE ?




  












   

 "Demre ilçesinde, çiçek açan ağaçlar kartpostallık görüntüler oluşturdu. Muşmula ağaçları, meyveye durdu. 
Gazipaşa'da öğrenciler, kırda şarkılar eşliğinde yürüyüş yaptı, papatyalar arasında kitap okudu."

TRT HABER 'in internetteki ana sayfasında bu cümle yazıyor bugün. Canım memleketimden beni kıskandıracak ; sinirden çatlatacak havadisler bunlar . Ahh gözünü sevdiğimin 'Antalya' sı ! Atatürk bile ne demiş , ne demiş :
" HİÇ ŞÜPHESİZ Kİ ANTALYA DÜNYADAKİ EN GÜZEL YERDİR "

  Yaaa işte bende gurbet ellerde , sıla hasreti çekmekteyim . Sabah derse yetişirken yine Kurtuluş Parkında buz pateni yaptım , yüzüm soğuktan bin beşyüz yerinden çatladı , felç korkusuyla yüzümü garip şekillere sokarak check ettim ve bir kez düşmekten kıl payı kurtuldum : Tipik Ankara kışı !
Bu yakınmalara çok da mahal vermiyoruzzz , moralimizi yüksek tutuyoruuzz ve diyoruz ki : "elbet gün geçecek devran dönecek ; 'sıcak , çok sıcak , daha da sıcak olacak !' "


19 Şubat 2012 Pazar

PARDON YAA KAFAM GÜZELMİŞ !!!!

   Son yazının son bölümünde kadınlar için söylediğim her şeyi unutun ... Ben bir anlık rehavete kapılıp saçmalamışım , kafam güzelmiş , contayı sıyırmışım fasa fiso fişmekan ...
Çok da çok olmuyoruz elbette ! O kadar gözyaşı , yanlış anlaşılma , kavga ,sineye çekme , büyüklük etme , affetme falan filana karşı o kadarcık şeyi yapıversinler bi zahmet !
Erkekler çocuk gibi ve her zaman onlar çok oluyor tabiside ! Biz o kadar siyahın arasında biraz yaldız görünce gözümüz kamaşıyo napalım işte ; kadınız , ince ruhluyuz ve bile bile salağı oynuyoruz ....
Kırıyor , kırılıyor , mutsuz oluyor yine de kıyamıyor , acıtamıyor , kanatamıyoruz ... İstediğimiz sadece "haklısın" lafı , eşitsizliği görmesi , suçunu kabul etmesi isimsiz bayların ...
En iyisi iki tarafında ince ve düşünceli olduğu lezbiyen ilişkilerde sanırım .... Onların da sorunları varsa ve bana "bilmeden konuşuyor" diyorlarsa ; evet kardeşim bilmiyorum , yine de konuşuyorum ... En azından yanınızdaki "sizi dinlicek yeteneğe sahip bir kadındır! "

17 Şubat 2012 Cuma

O GELİYOR , O !!!



   Hüshüs yolda , geliyor . Uykusuzmuş , yorgunmuş , 24 saatlik nöbetten çıkmış , gözkapakları açılmıyor , kafası önüne düşüyormuş sürekli ; ama benim için geliyormuş ... (yupppiiiyy !)
Telefonu "isyan" çalan bir insan evladından bahsediyoruz . İlk zamanlar benimle kavgalı dönemine geldiği için bu şarkıyı ararken dinlet yaptığını söylese de sonradan beyanda bulunduğu üzere bensizlik canına tak ettiği için isyan ediyormuş . 
Neyse gelse de görsek ....Ona Mevlana ' dan çok sevdiğim bir şiir armağan ediyorum ...

O GELİYOR  , O!

yollara sular dökün,
bahçelere müjdeler edin,
bahar kokuları geliyor,
o geliyor, o
Ay parçamız, sevgilimiz, yarimiz geliyor.

Yol verin, açılın, savulun.
Beri durun, beri.
Yüzü apaydınlık, akpak,
bastığı yeri ardında gündüzler gibi bırakarak
O geliyor, o.
Ay parçamız, sevgilimiz, yarimiz geliyor.

Gökler yeryüzünü kapladı, örttü bir anda.
Bir anda dört yanı misk gibi bir koku sardı.
Bir anda bir velvele, bir kıyamet koptu cihanda.
O geliyor, o.
Ay parçamız, sevgilimiz, yarimiz geliyor.

Bir anda can geldi bağlara, bağlar ışıdı.
Bir anda açıldı baktı bağlara gözler.
Bir anda bizde ne gam kaldı, ne dert kaldı, ne keder.
O geliyor, o.
Ay parçamız, sevgilimiz, yarimiz geliyor.

Yayından fırladı ok.
Hedefe ha vardı, ha varacak.
Bahçeler selama durdu.
Selviler ayağa kalktı.
Çayır çimen yollara düştü.
İşte konca, ata binmiş geliyor.
Biz ne duruyoruz,
O geliyor, o.
Ay parçamız, sevgilimiz, yarimiz geliyor.

Sen bizim yöremize gelirsen göreceksin, ey şems,
Huyumuz sadece susmak olmuş bizim, susmak.
Senin güzel gözlerinçin işte canım pusuda.
Rahatım kaçtı benim,
geceleri uykum kalmadı gitti ama,
bak işte o güzel günler yola çıkmış geliyor.
 
Mevlana Celaleddin Rumi


  İnsan bencil bir yaratık bilindiği üzre ... Kadınlar daha da öyle .. Sevdiğimiz insanlar hep yanımızda olsun , gönlümüzü hoş eylesen , eğlenelim , birlikte zaman geçirelim , yemeğimizi beraber yiyip , beraber film izleyelim istiyoruz ... Alışverişe gidelim , üzgün olduğumuzda dertleşelim , mutlu olduğumuzda şebeklik edelim , gülelim ,içelim istiyoruz.
  Canımız sıkkınken çemkirelim ama ses etmesin o , ağlarken peçete uzatsın , sırtımızı sıvazlasın o, kendimizi eleştirirken dinlesin ama katılmasın o , bizi bize karşı bile savunsun o , hiçbir derdimizi küçümsemesin , en saçma sorunlara bile çözüm bulsun o ........
  Ancakkkkk  ; canımızı sıktığında sessiz kalsın , hatta bikaç saat bizden uzak bir yerde , biz kafa toplayana kadar gözden ırak  takılsın , sonra tekrar gelsin istiyoruz . Arkadaşlarla kız kıza takılırken , ortam güzelken keyfimizi bozmasın , zırt-pırt arayıp rahatsız etmesin , biz eve dönene kadar bizi evde süs köpeği gibi beklesin istiyoruz .
 O arkadaşlarıyla zaman geçirince bizi unutmasın , onlarla çok takılmasın , en çok bizimle eğlensin istiyoruz....
ÇOK MU ÇOK OLUYORUZ NE ?!!!
Elbette ki her kadın böyle değildir. Yukarıdakilerin hepsini barındıran olduğu gibi sadece bir maddeye katılanlar da vardır. Ama bence her kadında biraz biraz bu istekler var ... O zaman erkeklere burdan seslenelim ; " İSTEYENİN BİR YÜZÜ KARA VERMEYEN ZENCİ !!! "
   Adios !!!
 



15 Şubat 2012 Çarşamba

14 ŞUBAT tabiside...



İŞTE BU BENNNN !!!

14 şubatı bitirdiğimiz şu dakikalarda bugünü ele almak istedim....
Bugünün kötü geçeceği sinyallerini ben geceden gördüm aslında... Gece çok geç yattım ; rahat bir uyku  . uyuyamadım , kötü rüyalar yada pek fena sayılmayan kabuslar diye adlandırabileceğim rüyalar gördüm. 
Sabah çok geç uyandım ; sabah demeye binbeşyüz şahit yetmez yani . Uyandığım halde yerimden kalkamadım ; uyandığımda ise feci ötesi bir boyun ağrısı canımı pis yaktı ...

Ders çalıştım ; okuyamadığım osmanlıca şiirler beni kahretti . Kızılaya şööööyle bir gidiyim geliyim dedim . Gittim ; gitmez olaydım . Ev arkadaşım uyarısını bir gün önceden yapmıştı halbuki; ama ben "bana koymaz" dedim. Ne yanlış bir karar vermişim ; herkesin kolunda sevgilisi , elinde çiçeği , yüzünde kocaman tebessümü ile şıkkıdı şıkkıdı salınıyor sokaklarda . Bende HüsHüs' ü andım bol bol.




Sonra da kendimi mutlu etmeye karar verip sevgililer günü hediyesi aldım ; kalem , tükenmez kalem , silgi , stick it , dosya, kitap ayracı, daksil , süslü zarf olmak üzere naçizane ,ufak-tefek bişeyler aldım .
HüsHüs bana diyo ki  ; "sana ilerde kırtasiye açalım." Öyle de zengin gönüllü mü desem , laf dokunduruyor mu desem bilemedim :D





Geri dönüş yolunda ise kavga eden bir çifte bakıcam derken erimemiş bir buz kütlesinin azizliğine uğradım ve öyle pis düştüm ki ; diz kapaklarımdaki diskler çizildi , avuç içlerim sürtünmeden kaynaklanan kısa süreli kıvılcımlar çıkardı sandım .




Ahhaanda! Aynen böyle işte ; ama ben eminim böyle karizma bi görüntü oluşturamadım .

Allah'tan kuytu köşe bir yerdi de pek kimse farkedemedi . Yolun karşısındaki çiçekçi amca "hop!hop!" diye bağırmasa , kızarmış bozarmış bir suratla doğrulurken "dikkat etsene kızım" diye kızmasa daha iyi olacaktı . Sanki ona bi giren çıkan oldu tövbe tövbe yaaa . Salak amca işte hıh !!! Haaa bide kavga eden çiftte her şeyi unutup bana bakıp yarılmasalardı da fena olmazdı . Öküzler benim sayemde kavgayı unutup barıştılar . Bende acıdan gözüm yaşarmış şekilde tıpış tıpış uzaklaştım . Canım fazla tatlı değildir ; ama hala eşofmanımın kumaşının değişi bile dizlerimi acıtıyor desem , şiddeti göz önüne gelir mi bilmem? Bildiğin egedeki efeler gibi küt! küt!!! diye sırayla diz çöktüm . Neyse ...





Uzun zaman sonrasında aklıma geldi , günün kapanışını Muzo ile yapıyorum . Bu adam bir zamanlar radyo dinleme hastalığıma neden olmuştu . Geceleri uykusuz kalmama , dedemle "uyu artık !" kavgaları etmeme , babannemin "ne yapıyorsun sen kızım , delirdin mi ? öyle kendi kendine neden gülüyorsun?" çıkışlarına sebep olmuştu . Belki bir 8yıldır tanıyorum , ara verdiğim çok olmuştu; ama artık dinlerim . Zira kendisi alışkanlık yapıyor bende .
Tavsiye ederim yani , şiddetle hemde : HAFTAİÇİ HERGÜN ; 23:00-01:00 ARASI KRAL POP'TA

Hadin gute Nacht! 

13 Şubat 2012 Pazartesi

GÜNE BAKAN

     Allah'ım sana şükür !! En büyük nimetinle çok mutluydum bugün ; güneşi gördüm ...
  Asırlar süren bir zaman zarfından sonra ilk kez güneşe dönüp gözlerimi kapatarak hücrelerime ışın dolmasına izin verdim . Kirpiklerimin bir daha açılmamacasına yapışmasına keyiflendim , gördüğüm turuncu ,kırmızı,pembe dünyaya daldım gittim.... İçim ısındı resmen ve formülü basit ; karnım tok + sırtım pek + elde çay + gökte yaşam kaynağı ...
  Bir Antalyalı olarak sıcaktan pek şikayet etmem , hele 4 senedir Ankara'da yaşadıkça . Her kış, her soğukla beraber "yazın sıcaktan şikayet etmeyeceğim" dedim . Bazı konularda şükran duygumuzu göstermeye mecburmuşuz gibi hissediyorum çünkü.







seni seviyoruzzz sevgili güneşşşşş !

duyuyo musun bizi? arada çok yakınıp küfredenler olabilir sana; ama sen aldırma onlara... sen beni duy ve şükranlarımı kabul eyle... sen çiftçiye bak, fırtınada kalan denizciye bak, karda donan evsiz dilenciye, sokağa oynamaya çıkan çocuğa, deplasmanda maça giden takıma, romatizma hastalarına, deniz aşıklarına, her haftasonu pikniğe gitmeyi seven ailelere, flaşı olmayan cep telefonlarıyla fotoğraf çekmek isteyenlere bak...
İYİ Kİ VARSIN...KAMSSAMİDAAAA(Korece ancak nasıl yazıldığını bilmiyorum, böyle okunuyor)









12 Şubat 2012 Pazar

Farkında Değil...

     Aşk bitti,elimden sanki minik bir balık kayıp gitti...
  Hissettiğim mod tam da bu.Sanki içim artık hiç kımıl kımıl olamazmış gibi:( Ev arkadaşımın (pismandegilsisman.blogspot) belirttiği gibi artık pek gülmüyorum,gülemezmişim gibi.Halbuki gülmeyi ne severim ben,kahkahamda meshurdur hani.
  Ruhumu sıkan,beni bunaltan,ağlatan,kızdıran,susturan her şeyi toplayıp yakasım var,üstünde ter ter tepinesim,öggğk diye üzerine kusup sıvayasım var...
  Yemek yemek beni çok mutlu eder,güzel bir menü beni depresyondan bile çıkarır.Artık neredeyse(!) o bile beni sevindirmiycek;ondan korkuyorum.(ki dünyanın sonuna falan eşit)
  Burcu'nun bugün kurduğu şahane söze katılıyorum ancak değiştirerek şöyle söylüyorum: BENİM SEVGİLİM BAZEN SEVGİLİ BAZEN ÖKKÜZ!
  Dünyada babama en benzeyen adamı buldum herhalde(o kabul etmese de).En çok benzeyen özelliği de hatasını ASLA görmeyip yüzsüzce karşısındakini suçlaması.Hata yaptın yani bi özür dile dimi!yoookkkk ama o öyle olmıcak.Saçmalanacak,bana çamur atılacak,mıç mıç seni seviyorum,seni özledim denecek karşılık gelmeyince de; "ne o,bişey mi var?neden soğuksun?" diye hesap sorulacak.Yok devenin nalı!!!Daha neler???
  Seni seviyorum kardeşim işte,bitirmesene kredini...Ben sana elimi yaka yaka, 10 saat hazırlık yapa yapa sevgililer günü hediyesi hazırlarken; ama sende biraz adam ol yani: DİMİ!!!