10 Ocak 2013 Perşembe

Boşluk...



eskilerden...

Her şey bir boşlukla başlar...
Bir insanın hayatı, kötülük, iyilik, öfke, nefret, müjde, yeni doğan gün, sarhoşluk hali, cinayet, cinnet ve aşk...
Kocaman bir dehlizler topluluğu, bir hiçlik denizi...

O boşluk anında yaşamazsın bile ama bilmezsin de...
Ayırdımı zor, girişi görünmez, çıkışı çalkantılıdır...

Boşluk, genelde karanlıktır.
Gözünüz görmez, kalp çarpmaz, soluk almazsınız ki veresiniz....

Farkında olmadan boşluğu doldurmaya başlarsınız,
Ancak boşluk tamamen sizle dolunca çıkabilirsiniz çünkü.
Hey! unutmadan... ne atarsanız içeri, çıkışta o olay bekler sizi...
İyi boşluk, sıcak boşluk, aydınlık boşluk, rahatsız edici boşluk, kaos boşluk, sessiz boşluk, ıpıssız boşluk, karanlık boşluk ve bomboş bir boşluk...

BEN'in ŞİMDİKİ ZAMAN kipinden öncesi kocaman, devasa hacme sahip bir zifiri boşluk haliydi. O kadar boş ki, normal insanlara göre fazla uzunca (ve ben kesinlikle normal bir insanım...)  ve diğer boşlukları kıskandıracak derecede dolu dolu bir boşluk... Öyle ki orada ben bile yoktum.

Karanlıktan çıktım ama neden? Boşluğu bitirdim ancak niye? Çıkışı gördüm ben de ne zaman?

An gelir hiç doğmamış olmayı, dünyaya ayak başmamış olmayı dilersiniz ya... Hani ana rahmine dönüp, kıvrılıp uyumayı istersiniz... Boşluk bitince neden bitti diye yedim kendimi ben de. Çıkışı görünce geriye baktım, köprüler yanmıştı o karanlık tünele giden.

Karanlığı da sevmemiştim, bu yalancı florasanlardan ise nefret ettim. Başıma gelenleri anlatayım size ancak bir mum yakıp da oturun yanıma... Karanlık yutmasın sizi. O mumlara bir ihtiyaç nedenim de umut olsunlar bana... Zira kendimi kendimden söküp atasım, bedenimi yağmalayasım var. Kendimden nefret/lanet ederek, hergün ağlayıp zırlayarak ve dahası zırvalayarak geçiyor günlerim.

"Neden ölmüyorsun?" diyorum.O sevdiğin var ya, o boşluk, ölünce onun babasını görürsün. Öyle boş ki baş da eğersin, kabul de edersin.
Ama yapamıyorum... Kendimde o cesareti bulamıyorum...Bile bile, ölemiyorum bile...!

İçimin bir yanı hala karanlık o boşluktan kalan. Duygusuzluğum, tepkisizliğim, her şeyi kabullenişim bu yüzden. Üzerimden bir tır geçse tek kasım oynamazmış gibi geliyor. Yap diyorlar, yapıyorum; git diyorlar, gidiyorum; öl deseler belki kolaylıkla öleceğim, demiyorlar...ölemiyorum....!

İnsan hiçbir şey hissetmeden ve düşünmeden yaşayabilir mi diye sorarsanız, cevap karşınızda duruyor, hem de tahmin etmediğiniz kadar uzun zamandır. Boşluktan beri yani... İnsan hiç mi kızmaz, düşünmez, ağlamaz, hissetmez, kan kusmaz, üzülmez, dağilmaz, ağlamaz... Robotlaşmış ben yapamıyorum hiçbirini... Kabullenişimi siz bile kabul edemeyeceksiniz...

Yavaş yavaş ölen bir zombi, lanetliler kraliçesi, uğursuzun önde gideni anlatıyor, duyduk duymadık demeyin...
Mumları da kendinizi de hazırladıysan biraz daha yaklaşın şimdi...
Başlıyorum...



O zaman; gelsin,
Uzaklarda bir yerlerde güneşler doğuyor....
Ama ben,
Simsiyah gecenin koynundayım...




2 yorum:

  1. Tam böyle duygusal anlamda kalakaldığında birden şarkıyı dinliyorsunya işte buuuuuu diyor insan,eline sağlık kuzum :)

    YanıtlaSil