23 Haziran 2013 Pazar

Gönlüm Zengin Değil...


ne zaman büyüdün sen çocuk.... 

ne zaman böyle filmler çekmeye başladın...
Aşk Ödevi'ni izledim geçen gün,
Biraz değişik ve sanatçı ruhlu bir çocuğun hikayesi.
Başroldeki (gerzek !!!) kızla konuşurken bir sahnede;
Kız usulca sorar; "Hiç arkadaşın var mı?"
Bizim ufaklık da gayet güzel oyunculuğuyla olgun bir tavır takınır ve; "Ben bir tür insan sevmezim... Bu bir tercih değil, bir tespit..." der...

İşte o ana yazılmış, iki saniyede karalanmış minicik bir yazı;




gönlüm zengin değil...
gönlüm fakir, bana bile harabe...
bir ufacık odası var ki ben bile sığamıyorum...
gönlüm zengil değil...

yer etmeye çalışıyorsun, elinde bavullarla,
bana oda arkadaşlığına niyetleniyorsun...
yerim yok, anlamıyorsun,
yanıma gelip debeleniyorsun...

elimde olan bir şey değil,
bu bir itiraf değil, bu bir tespit...
bir bir seçim değil, doğustan böyle...
değiştirebileceğim bir şey değil,
maalesef gönlüm hiç zengin değil...

ev sahibi olarak yerimi sana bırakıyorum,
kendi gönlümden çıkıp seni öyle ağırlıyorum...
amma becerikliymişsin sen de,ne yapıp ediyorsun
yavaşça o katı duvarları esnetiyorsun...

biraz dolanıyorum etrafta,
seni görmemeye, ilgilenmemeye çalışıyorum...
yokluğumda tadilata girmiş, kat bile çıkmışsın; şaşırıyorum...
ne ara büyüttün bunca yerini içimde,
inandıklarım aksine...


YENİ GÖZDE :)




Dün gece denk geldim ve başladım izlemeye. Bugün izinli olduğum için gece istediğim saatte uyuyabilecek, sabah istediğim saatte kalkabilecek olmama güvendim ve zaten taze gelin olan, 3 bölümü yayınlanmış güzelliği bir oturuşta bitirdim.

 Polisiye ve hastane dizilerini çok sevdiğimi farkettim; bazen bir de fantastikler.
Hastane dizilerinin gerçeklik yönü olsun, hayatın her alanından her duygusundan söz etsin, içinde biraz acı, biraz neşe, bolca aşk olsun yeter; hayatımın aşkı GREY'S ANATOMY gibi...
Polisiyelerde biraz daha farklı. Criminal tipleri pek sevmiyorum, mükemmel hayatları olan mükemmel polisleri sevmiyorum, soğuk hava veren polisiye dizileri sevmiyorum. Ben bayaaa seçiciymişim yaaa aslında polisiyelerde :)



Bu dizi anında sardı beni neden acebaağğğğ ;)
Konusu sıkmayacak, kadaeme kademe örülecek, katman katman büyüyecek bir hikayesi, dozunda macerası, güzel çekimleri, süper manzaraları ve bolca güzel adamları var; Daha ne olsun !!!


Daniel Sunjata hoş adam, çoook hoş adam. Bir adam hem yuvarlak yüz hatlarına sahip olup hem bu kadar erkeksi ve karizma olur mu???
(Çünkü erkeksi görünmenin yolu sivri burun, sivri çenedir... (benim insanların yüzlerinin "yuvarlak" tanımımı anlamayan, anlasa da hak vermeyen, benim gibi mantık oturtamayan çok olur. bu adamın yüzü yuvarlak hatlı değil diye düşünenlere saygım var...)
Başrol oynadığı bir filmini izlemedim hiç, en son Aşk ve Para'da izlemiştim, hep beğenmişimdir, evin yaramaz çocuğu görüntüsüne ve -sakalsız hali bad olup- sakallı haline bitilebilir... nokta

Aaron Tveit'e gelince mal bu! diye iğrenç bir yorum yapacağım. Adam ortada yani (iyi ki sarışınlardan hoşlanmıyorum yani; iyi ki.... yoksa neler olcak düşünemiyorum...) Ben de bu yavruyu ilk kez bir bölümünü dahi baştan sona hiiiç izlemediğim Gossip Girl'de görmüştüm. Güzel de bulmuştum yani. Ancak Sefiller'de aşık olmuştum resmen. O isyankar ruhuna, serseri çapkın gülüşüne kurban yaaa. Bu diziye bu role de süper gitmiş. Yalnız iki saniyede kolejli burjuva çocuğundan serseri kabadayıya dönüşü nassıl da güzel gitmiş bebeye. Aaron'da da brad pitt ve edvard norton sarışınlığı var... Yani bilinen sarışınların (bebek yüzlü, kolej çocuğu, zengin zibidi) aksine biraz daha derin, karizma, olgun bir duruşu var.



Yani biri "ballı lokma tatlısı" öteki de "aman hadi hatırlısı !!!"
İki güzel adam bir dizide;
Biri ana yemek, biri tatlı gibi...
Yani Daniel müthiş bir biftekse, Aaron da limonlu cheesecake gibi :)
İzleyin diziyi, sarar zaten.
Umarım güzel devam eder, uzun sürer.
Vatana millete yeni dizi hayırlı uğurlu olsun...







22 Haziran 2013 Cumartesi

90'LAR....


'90 doğumluyum ve doksanlarla ilgili her ne söylenirse üzerime alınırım...
Şarkılarına bayılırım -Türk pop müziğinin en az şimdiki zaman gibi utandırıcı şarkıları olduğu kadar en iyi ve en unutulmaz şarkılarının yaşadığı ve kapandığı devirdir bence...-
çek içime sinmiş, yer etmiş, devleşmiş, bunayınca bile hatırlanacaklar listeme girmiştir...



Ankara festivali ve Ankara alışveriş festivali birleşmiş mi ne?!... ilgilendirmiyor bizi neyse, bence yetersiz bir tanıtımla başladı. Festivalin 4. gün haberim oldu. Hayır bilenler biliyor olabilir ama benim gibi kazma ve cahiller nerden bilsin... Tanıtıma 10 üzerinden 4 verdim :(

Neyse efenimmm, gayet güzel sanatçıları çağırmışlar... En azından aynı gün çıkacak sanatçılar uyumlu, her güne bir format düşmüş neredeyse, her kesimden sanatçı vardı ki ben çok beğendim... Kimisi sadece fantezi müziğe gidecek, kimi popa kimi rock'a kimi de halk müziğe... Çağırdıkları sanatçıları mantıklı seçimleri ve her zevkten insanı düşünmeleri 10 üzerinden 9 :)

90'lar partisi olduğunu duyunca gitmezsem ölürüm.... en olmadı göbeğim çatlar modunda dolanıyordum...
hemen kızları toparladım ve dün ordaydım :)

Ben en son ne zaman böyle mutlu oldum, böyle eğlendim, hem duygulanıp hem çığlık çığlığa sevinir :)
İçimde kocaman balonlar şişti durdu, hani gondolda aşağı inerken sanki bi balon salise salise büyür yaaa, öyle işte :D

Metin Özülkü orkestrası çıktı, potpori yaptılar zaten havaya girdik :)
Sonrası Harun Kolçak. Hala aynı deli :)
Gidip en bilinmeyen şarkısını söylemese eşlik ederdik de akıllı şarkıyı kötü seçmiş. Hatırlanmayınca da müthiş bozuldu... Yazık kızzz, kıyamam....
Ama bu şarkı gayet hatırlanıyordu.


Eda Özülkü çıktı sonra. Hala güzel, hala naif, sevecen, muhteşem sesli kadın...
Nasıl içten gözüküyor öyle... O şarkı söylerken -ve biz cırtlak cırtlağa eşlik ederken- dedim ki ;
"Oranı buranı açıp, mayoyla sahneye çıkmakla popçu olunmuyor işte. 20 yıl öncesi yaptığın şarkıya haala herkes bir ağızdan eşlik ediyorsa, hala insanları hüzünlendirip ilk günkü gibi mutlu edebiliyorsa,
dostum sen bi harikasın !!!
Bu eşiyle söylediği şarkı, bu da yazılış hikayesi. Yani bildiğiniz hovardalığa sitem :)
not; millet ilişkisinde kızgınlığını şarkı yapıp hit olsun, biz gırtlak gırtlağa ....!


Çelik'i öyle çok beğenmem... Tipini, duruşunu falan... Ama dün yüreğimi titretti resmen. Karizma valla adam.
O sözler beni benden alııırr, bilinmez diyarlara jet hızıyla salar bırakır, ne diyim...
Bu da en babaların babası şarkısı...


Adam sesini konuşturdu, kemanını konuşturdu, unutulmazlığını konuşturdu; daha ne yapsın...
Sonuna Kadar Geldik Aşkın...!!!


Her dönem, her kesimde, her sektörde patlayamamış ama bir çok patlayandan daha yetenekli ve daha hak edecek insanlar vardır. Bu kadın onlardan biri. Bu arada hala çıktığı ilk gün ki gibi gözüküyor. Bilmediğimiz bir şarkısını söyleyince biz hatuna kitlendik :) İnşallah bacaklarına nazar değmez, bildiğin hala taşşş!
O zaman imkansız aşkın şarkısını bilirsiniz;
"Seni Bana Yar ederler Mi???!!!"


Her ne kadar eski hali güzel olsa da şimdiki hali fena ! Mavi, pullu, parlak ! tek kolu açık, mini bir elbise sarı saçlarıyla felaket olmuştu bence...Ankara havasına uymuş yani abla'm ...
not; iğrenç klip için sorry... Napalım klip çekseymiş hatun en güzel şarkısına...


Ve Türk pop'unun çocuğu, en genç adamı :)
Bebek yüzlü, biraz pop, biraz rock'n roll, biraz asi, biraz Michael Jackson çakması güzel adam Burak Kut...
En çok onda eğlenildi...Bağırmaktan sesler kısıldığı halde en çok eşliği o aldı...


Ben bayılmakla kalmayıp çok da duygulandım... Özel bağ hissettiğim şarkılar, şarkıcılar, sevdiğim insanlar...
What a wonderful night!
Ankara'da olup da kaçıranlara üzüldüm. Bugün Murta Boz ertelenmese eminim dünün 3 katı kalabalık olacaktı ve çok saçma olacaktı. Yazık olur bu şarkıları, şarkıcıları sevmeyenlere...
Neyse...

Hatırlatmak gibi olsun, eski post ;

18 Haziran 2013 Salı

ince hastalık benimki...


hasta olmaktan...
hasta hissetmekten,
nefret ediyorum yeminle....

olmasa keşke,
beni teyet geçse....

ya da olunca benle ilgilencek biri olsa yanımda...
çok az naz yaparım bak valla...
arada bir ah derim,
belki bir şey isterim...
hemen iyileşirim zaten
telafi de ederim....
ince ruhluyum,
düşünceliyim de billa...

alakasız ama,
o zaman gelsin mi?



17 Haziran 2013 Pazartesi

Trans...


The Mentalist'i müthiş kısa sürede aşık ola ola yalayıp yuttuğuma bakılırsa, bir miktar akıl oyunları, hipnoz falan dikkatimi çektiği anlaşılabilir. Bir iki ay önce Trans'ı görünce izlemeliyiz! dedim. Çok film izlediğimden midir yoksa kendime olan aptal film güveninden midir bilinmez iyi olacağını anlamıştım. 
Vizyona girdiği ilk gününde hemen atladım tabi; Büyülü'de bir kez daha büyülendik...



Film, son zamanlarda izlediğim en güzel filmlerden biriydi.
Zaten başrolde James Mcavory var arkadaşlar, ssııhh lütfen :)

Senaryosu, oyunculuk, kurgu, efektler, müzikler her şey çok güzeldi. 
Woww !!! dediğim bir filmdi kısacası.

Gelelim hikayenin kahramanına;
James McAvory...
Eski yazılarımdan hatırlarsanız güzel adamlar listesinde o da var; üstelik torpilli, İskoç olduğu için.
Ben bu adamı Penelope ile tanıdım; her ne kadar yağlı saçları ve çocuk suratlı olsa da "woww" erkeğiydi.

Baksana ablası yaaa :)
Özellikle; Penelope "COME ON!" diyo yaaaa,
abi de öyle, sonra da götür beni gittiğin yere yaaa...


Neyse, patlayışı bence Wanted oldu.
düşünün öyle biri ki ilgimi Angelina Jolie'nin üzerinden çekip kendi üstüne toplayabildi.
Bunu yapabiliyorsa ya özel güçleri var demektir, yada olay bitmiştir :)


Baksana karısı kaç yıl geçmiş hala melul melul bakıyor. Hayır yani bakılmaz mı bu adama.



Tüm filmlerini izleyin. Adamın psikopat bir yanı, insanı rahatsız etmeyen bir delilik tarafı var. Özellikle güldüğünde oluşan...



Bakın ama öyle değil mi?
Piç desen değil, deli desen değil, çapkın desen değil o bakış...
Deliliğin sınırı ve aynı zamanda dahiliğin ve oyunculukta zirvenin kıyısı...



bu arada;
 Bella nın nefes alışverişini nasıl ki sinir bozucu bulduk, seks anı zamanıydı resmen ama kız bunu itici bir şekilde veriyordu. Farkettik ki Kristen bütün filmlerinde bütün ateşli sahnelerinde bu nefes alma verme olayını yapıyor ve biz bundan hep nefret ediyoruz. 
Elena (the vampire diaries) üzüntülü ve aklı karışık konuşma anlarında hep aynı kekelemeyi yapıyor ve biz sinirden kuduruyoruz.
Bazı oyuncuların bazı tepkileri hep aynı olunca sevmem ben..
Ama ablası bu adamın korkmuş, biraz sinirli, biraz çekingen olarak verdiği dayak sonrası, tehdit sonrası oluşan tepkisi bütün filmlerinde aynı. Wanted, Trans, Xmen gibi... Ama olsun ona yakışıyor.

not; eğer bahsettiğim şeyi anlamadıysanız ya hala anlatım tarzımı hazmedememişsiniz, ya da dikkatsizsiniz...


Aynı zamanda olgun, romantik, müthiş bi adam
en azından oyuncu hali öyle...
Bayıldığım bir oyuncudan muhteşem bir film...
İzleyin...

not; bu cancağıza da bir maşallah demeden geçmeyin :)