9 Şubat 2013 Cumartesi

Dizi Dizi Dizildi...


Şu okuduğum bölüm de benim görsel eserlere bakışımı değiştirdi ya arkadaş, ben daha ne diyim ?

Şimdi bu cümleyle başlayınca "bu ne beea" demiş olabilirsiniz. Beynim bazen hızlı düşünüp, birkaç cümle yutup sonuca bağlıyor da... Açıklıyım o halde;

birkaç cümle önce

Bölümüm Türk Dili ve Edebiyatı. Bu bölüm 5 ana bilim dalından oluşuyor;
*Yeni Edebiyat
*Eski Edebiyat
*Yeni Dil (gramer)
*Eski Dil
*Halk Edebiyatı (bazıları bunu saymıyor)

Ben bu dallardan en çok Yeni Edebiyatı seviyorum. Prof.'u da sağolsun var olsun muhteşem Nurullah Hoca.
Ben  bu yeni edebiyat derslerini sevince, her öğrenci gibi sevdiğim derse ilgi alakam yüksek oldu. Hoca ne dese can kulağıyla dinlemeler, sürekli hayattan, güncelden örnekler, öğrenciyi ve yorumu teşvik durumları derken ben teknik her şeyi deli gibi öğrendim. Öğrendiğim her şeyi de eserlere uygulamaya bayıldım.
Ancak kitaplardan çok ben bu
"sembolizm, imge, simge, tanrısal konumlu gözlemci anlatıcı, prototip, mecazlar, göndermeler, ahlak anlayışı, eleştiri vs." durumlarını film ve tiyatrolar başta olmak üzere dizilerde,reklamlarda uygulayıp yorumlamayı yeğ tutuyorum.
Dolayısıyla şu okuduğum bölüm de benim görsel eserlere bakışımı değiştirdi yaa !

Bu girizgahtan sonra bu postun yazılış amacına geliyorum;



* Türkiyede diziler hakkında bir çok eleştiri var. Deli gibi izlenip yine de çemkirik pozları neyde yok ki, nankör dizi sektörüne olmasın.
Tutmayan müthiş kaliteli dizinin çöpe atılması, bir yapıma sadece bir kere şans vermek, sürekli eleştirmek...
sadece bazıları...

Dizi sürelerinin uzunluğundan şikayet herkesin ortak sorunu zaten. Daha da büyük sorun ise bu süreyi doldurmak için yapılan iğrenç reyting kaygılı uzun uzun bakışlar, bir lafa on saatte girmeler falan.
Ya yıllarca kusucam, öldüm, geberiyorum dediğimiz Akasya Durağı, Arka Sokaklar gelip kuruldular ekrana.
Doktorlar kaç bin kez döndü (ben onu baştan sona iki sefer izledim :) Yazın evde napıyım, sıkıntıdan, bi de orjinaline olan deliii aşkımdan dolayı)

Ama sorarım size şikayet ettiğiniz dizileri niye izliyorsunuz?
İzliyor musunuz ya da?
Rest çekip kişisel tepkini koy, izleme...

Olmuyo ama di mi?
Eee arz talep meselesi oluyor işte ondan sonra...

Yabancı dizilere herkes sarmış durumda.
Eee güzel çünkü. Benim de bayılıyorum. 5yıldız üzerinden oylamalarımla birlikte şu sıra izlediğim diziler;
Grey's Anatomy (*****)
The Newsroom (****)
The Vampire Diaries (**)
Game Of Thrones (***)
Sherlock (****)
HIMYM (****) (bunu da ara ara bakıyorum. Tamamen sonuçlansın o sıra izlicem)
House (**)
Do No Harm (***) (yeni başladı bende yeni baktım, görcez bakalım)

--Eee adamların dizisi 20 dakka ya da 40 dakka, bu biiiir
--Sonra adamlar istedikleri gibi mola, istedikleri kadar tatil yapıyorlar, misal Sherlock (1saat ama) 3yılda 2 sezon çekilmiş. Ve her sezonda 3 bölümcük var. 2yılda insanlar 3. sezon için beklicek.
(Dün Şubat bu haftalık gösterilmedi, millet hemen yaktı yıktı ortalığı)
--Bir de saygı var ya yapılan işe, metalaştırıyorlar nerdeyse diziyi ve oyuncuları.

Neyse.
Televizyonla arama üniversiteye geldiğimden beri belli bir sınır koymuşum farkında olmadan. Hiiiç dizi izlemeden geçirebilirim zamanımı.
Ama seviyorum, arıyorum, bulup izliyorum.
Ama hiçbirine bağımlı değilim.
Ben Aşk-ı Memnu'yu bile izlememiştim düzenli, çok heycanlı bölümleri izlerdim sadece yurtcak :)
Fatmagül'de sıkılırdım, sona doğru izlerdim, o da her hafta değil.
Kuzey Güney'e arada göz gezdiriyorum şu an tv'de olanlardan.
İntikam, 20Dakika, Pis Yedili, Krem... (başka ne var şu ara tv'de dönen :S )  hiiiiç bakmadım bile, sıkılıyorum...

Ancak şu ara bence televizyonları kasıp kavuran bir durak var,
Yıllarca güvendiğimiz,
 nasıl olsa arkamızda diye "cepte o" muamelesi yaptığımız,
vefalı eski eş gibi kumalarına boyun eğmiş,
her gelen sarsıntıda ayakta kalmış,
sonra da küllerinden doğmuş,

TRT

Şu ara ailecek izlenebilecek,
içinize naif dokunuşlar yapabilecek,
sevgiyle, mutlulukla, sıkılmadan izlenecek,
adından söz edilen yapımlarla karşımıza çıkabilecek
tek kanal olarak görüyorum artık.

Favorilerim ve çokca beğenilenleri ;
Leyla ile Mecnun
Avrupa Avrupa 
Seksenler
ve tabiii

ŞUBAT 


Türk televizyon tarihinde en keyifle izlediğim, heyecanlandığım dizi diyebilirim sanırım.
Bir sonraki yazıda geniş bilgilendirme yapıcam görüşlerimle.
Spoiler diyenin ağzına vurucam haberiniz olsun, şikayet edicek olan okumasın :D


5 yorum:

  1. Ben TRT dizilerin Sakarya Fırat'ı da ekleyebilirim.Ki kendisi TRT dizileri arasında en çok izlenenler arasında :)) TRT birkaç senedir kendine geldi ve harika işlere imza atıyor.
    Adam gibi eyler sunuyor insanlara.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben o diziyi izleyemiyorum, malum eş durumundan :D
      Bir keresinde bir sahneyi izleyip çıldırmışlığım ve böğüre böğüre ağlamışlığım var. Uzak duruyorum o yüzden, ondan unutmuşum. Ama o da süper tabi.

      Sil
  2. Şubat da karanlık adamlar çıkalı beri izlemiyorum. Kurtlara bağladılar gibime geliyor. :) Bitecek gözüyle bakıyorum da bitmiyor, şaşırıyorum. :)
    Seksenlere de arada bakıyorum. Konuları çok uzatmasalar iyi olacak.

    YanıtlaSil
  3. ...spoiler millet ! uyarmayınca kızıyorsunuz...
    Şubat'ın türüne bakınca ilk sırada "fantastik" yer alıyor, o yüzden iş fantastiğe bağlanıyor-yani gerçeküstü ögelerle gerçekler harmanlanıp sunuluyor- farkettiysen Şubat zamanında bir ilaç deneyine tabi tutulmuş ve yandan çakma Hulk gibi bir ağbimiz:) karanlık adamlar da bunun çerçevesini tamamlıyor. daha sonraki sıralarda aşk, suç, dram geliyor. yani siyaset, politika değil, Kurtlar Vadisi hiç değil...

    YanıtlaSil