tanıtımı yapılan ürünle reklamın uyuşmaması,
abartısı,
zımbırtısı vs alışkın olduğumuz hareketler.
eyvallah daaaa
bu reklam ne yaaa
g*tün için kaliteli kullan mükemmel hayatın olsun mu?
g*tün için kaliteli kullanırsan uhhhuuuuu gerisi zaten gelir bebişim mi?
hınk!!!
ben anlamadım da yaneee
Evet zevk meselesi diye bir olay var amma velakin
Bir yere gidip hususi bir şey istediğinizde size verilen "o yok ama şu var" lafını sizde esefle kınamıyor musun?
Hemen somutlaştırıyım yine karmakarışık cümlelerimden biri olan bu girişi;
*Gratis'e tek bir amaçla giriyorum; Raffaello almak için; burdan hatırlarsınız neyden bahsettiğimi :)
Soruyorum var mı diye Kadın "yok" diyor (şu sıra hep yok zaten!) bunu hazmedebilirim elbet, ancak dönüp başka bir çikolatayla "bu var" diyor ve üzerine bir de gülümsüyor !!! Laaayyyn! Yapma gözünü seveyim...
Sadece bugün 6 dükkana girdim. Alışverişimi yaptım. Onlar bana "iyi günler, iyi günlerde kullanın, iyi akşamlar vs" deme zahmetinde bulunmazken ben "kolay gelsin" ve "iyi günler" lafımı asssla eksik etmedim.
Çok garip lan. Hizmet sektöründesin sen ! Yanlış anlaşılmasın; kimse yalakalık yapsın, yoluma kırmızı halı döşesin demiyorum. Tamam senin de derdin olabilir 7/24 gülümsemek zorunda değilsin, kimseye yaltaklanmak zorunda değilsin; amma insan iyi günler bari der dingil ! ağzına mı yapışcak....
İşin kötüsü ben gocunmadan, onlar bana "lütufta bulunur gibi !" karşılığını da aldıkları işi yaparken herhangi bir iyi dilek lafında bulunmamışken "kolay gelsin" diyorum; ve içtenlikle diliyorum. Yavşak bana teşekkür bile etmiyor. Bu lafın üzerine bile bir iyi dilekte bulunmuyor. Umarım günün senin gibi davranan müşterilerle geçer diyorum bende içimden. Attention please! Bu bir beddua değil dikkat ederseniz; herkes hak ettiğini yaşasın.
Onun dışında kısa kısa bir- iki ayrıntıya değineyim;
*Ben kışın geldiğini Sevil'deki sahlep , yazın geldiğini limonata ikramıyla anlıyorum :)
*Eli sıkı- pinti esnaftan nefret ederken, 5-10 gramın hesabını yapmayan esnaf gönlümü fetheder ve genelde hep aynı kişilerden alışveriş yaparım.
*Bir mekana/dükkana/esnafa gitmeyi, alışkanlık edinmeyi, hep belli bir ürün almayı tek bir nedenle severim; ben içeri girince "yine her zamankinden mi?" desin esnaf. Niyeyse bu bana aptal bir zevk ve hatta gurur veriyor (zaten hiçbir zaman normal biri olduğumu savunmadım...)
*Kredi kartım olmadı hiç ancak banka kartım oldu. Uzzzuun zaman önce bir esnaf amcanın o meblağğ için kart çekilmez benden de belli ücret kesiyorlar, ne kazanıcam burdan çıkışıyla öyle bir utanmıştım ki, ya yanımda nakit para taşıyorum ya da yaptığım alışveriş az miktarsa onu gereksiz/ihtiyaç dışı şeylerle yükseltmeye çalışıyorum :(
Ve ev arkadaşım sevgili Burcc hesabındaki para düz hesap olsun diye garip ufak takıntısıyla esnaflara "5'ini burdan alın, 4ünü nakit vereyim" taktikleriyle kök söktürürken esnafın ona da bana yapılan muameleyi yapacak diye geriliyor ve hatta gereksiz çocuksu bir edayla azar yemiş gibi, horlanmış gibi utanıyorum (Burcc biliyorum aptalca gelicek bu sana ama her seferinde bu böyle)
*Haa bir de çocukken su katılmamış bir salak olarak şöyle bir olayım vardı;
Bakkala veresiye yazdırırdık. Ay sonunda asla ödeme zorluğu yaşadığımızı, bakkalın bir kez olsun "peder beye söyle hesabı kapatalım" diye sıkıştırdığını hatırlamıyorum. Allah'a şükür bu konuda sıkılmazdık. Sadece babamın "zırt-pırt para istenmesin, küçük meblağlarla uğraşmıyım; ekmek, şeker, çocuklara abur-cubur olaylarını toplu halledeyim" gibi bir ekonomi stratejisi vardı.
Neyse işte tekel ürünlerini yazdıramazdık; hala öyle mi bilmiyorum; ama bizim Mehmet Amca tekel ürünlerini peşin alıyorum diye veresiyeye dahil etmezdi. Babam da sigara almaya nakit para verdiğinde annem de yakalayıp ekmek aldıracaksa misal bakkala gider ekmeği alır, deftere yazdırır, eve doğru yol alırdım. Ekmek poşetini apartman girişine asar, döner bu sefer "unutmuşum yaaaa" diye parayla sigara alırdım. Özellikle babam tam ücret değil de yüksek bir para verince (çocuklara okul harçlığı olsun diye genelde sigara alarak bozdururdu parayı) o paranın üzerini alırken müthiş kızarır müthiş utanırdım :( Bakkal her an "eee daha demin neden ekmeği bu parayla almadın dicek diye yüreğim ağzımda bekler ve hatta ter ddökerdim....
Böyle de aptal bir çocuktum işte :)
gecenin şu saatinde
hayal dünyamı kaosa sürükleyen
duyunca aşık olduğum
yeni tanıştıp hemen o an vurulduğum
şarkılara aşık oluyorum...
dimağımda edindikleri yerler inanılmaz...
ayrıca bana aşık olacağım şarkılarla tanıştıran insanlara bayılıyorum.
bana yeni bir şarkı öğretemeyen insan b*k yesin lütfen
aşık olacağım şarkıyla tanıştıramayanlara sesleniyorum; "la sen ne ezik bişeysin öyle ! iticilikte sınır tanımıyorsun dostum !!!"
daha taze aşık olduğum bir şarkının ezgisiyle salınırken delice
saygılarımı sunuyorum dünyayı değiştiren her şarkıya kendimce
gece....
yalnız...
en uzun yalnızlık gecelerde sanırım
ve üstelik kış gecesi olması da elzem değil
yeterince uzun...
dönersin hani yatakta
yorganın ucu minicik açılır da sırt tarafından
elin uzanmaz kapatamazsın...
işte o gece zulüm
o uyku işkence olur
veyahut hani yatakta dönersin de
-sen de amma dönermişin be bilader
utanmasan ekmeğime katık olacaksın
iki dilim domatese bir ayrana bakacaksın-
yanındakinin nefesi yüzüne çarpmaz
sinir olup yanındakinden uzaklaşamamaya sinir olursun.
sahi bir de şu durum var
hani gecenin cin fikirleri etrafta kol gezer de
kapı tıkırtısı,
ahşap gıcırtısı,
pencere fısıltısı
korkutur seni alay eder gibi
elinden gelen tek şeyi yaparsın sende
yorganın altına yavaşşşça süzülürsün.
misal şöyle düşün güzel kardeşim
gecenin körü, karnın guruldar
sinsice mutfağa süzülürsün
geceyken ve elbet yalnız başına,
alice'in tavşan deliğini kıskandıracak
bir dünyanın kapıları açılır gibi
o ışık dolu evrene dalarsın hunharca;
dostun bozdolabına...
ve bir anda yakalanır da
korkarsın hani,
yediğin lokma boğazında iki saniye kalır hatta
eğer şanslıysan seni yakalayan kişi de dahil olur suça
yoksa paparaya hazır ol şimdi...
işte bunu yaşayamadığında
tık diyene kadar yeyip
üstüne pişman bile olunca
uzun zaman kavramını öğrenirsin
geceler boyunca...
çocukluk aptallıktır ,
aptallık ise mutluluk...
saf/safi, katıksız bir mutluluk...
aynı zamanda acı, hüzün, dargınlık...
şimdi kafaya takmayacağınız nice ayrıntılara üzülüp ağladınız,
en ufak şeylerden korktunuz,
şimdi bin beş yüz çare bulacağınız dertlere o zamanlar dermansız hastalık gibi baktınız,
ümidiniz yıkıldı,
çabuk darıldınız,
canınız çabuk yandı...
ama güzel olan,
bu ruh hallerinden çabuk kurtuldunuz,
hemen unuttunuz,
yine mutlu oldunuz...
çocukluğuna dönmeyi isteyen biri olmadım hiç,
ama bu duygulara dönebilmeyi istiyorum şimdi...
beynimden geçen düşüncelerin hızına bazen yetişemiyorum bile,
gözümün önünden geçen senaryoya, görüntüye, anıya...
dilimin ucuna gelen lafa, söze, kinayeye...
ama bugün....
gururumun kibre dönüştüğü saliseler boyunca
beynim hazır ola durup resmi açıklama yapacakken,
ruhum önüne geçip frenledi düşüncelerimi,
ve hatta dedi ki;
gurur(un)un bana verdiği yetkiye dayanarak
sizi engelliyorum,
şimdi sıçabilirsiniz....