30 Mayıs 2013 Perşembe

KİPAT :)


çalıştığım için kitap okuyamıyorum.
(valla bahane değil, günde bir kitap bitiren bir insan var karşınızda unutmayın yaniii)
bir proje alındığından geceye yakın çıkıyoruz işten şu ara
dolayısıyla kitap okuyamıyorum. 
Birkaç kez otobüste okumak için aldım ama ayakta gidince ağırlık olmasın diyorum artık :(

Amma velakin geçen gün ard arda 3gün izinliyken biraz kitap okumaya vaktim oldu.
Burcc'la kütüp. de oturdum ve hasret giderdim sarı sayfalarla :)

not;Bu seriyi bir kitabın tanıtımı gibi yapmak istememiştim. Bir yazıda aynı anda bir sürü alıntı yaparım diye düşünmüştüm. Ama bu kitabın da olsun torpili. 80 sayfadayım, kardeş-kuzen cümleler bir dolu ama baba cümleler şimdiden çok.


















işte altı çiz-emediğim için not al-diğim cümleler;

"... 'gibi' davranabilir, 'anlamamış' gözükebilirim ..."
(absolutely like me !!!)

"Acı çekeriz; çünkü kendi kurallarımızı karşımızdakine benimsetememişizdir..."

"Bilinmeyenden korkan, güvenli bir iş ve geleneksel bir evlilik düşleyen birinin yanında oturmanın ilginç bir yanı olabilir miydi?"

"Tanrı  güneşi her gün yeniden doğdurarak, bizi mutsuz kılan her şeyi değiştirmemiz için zaman tanıyor bize..."

"Zaten bize ait olanı bize kimse geri veremez..."

"Onun sesi aynıydı;
Ne var ki kullandığı sözcükler değişmişti..."

"...İŞTE BU YÜZDEN YAZIYORUM BEN...HÜZNÜ HASRETE, YALNIZLIĞI ANILARA DÖNÜŞTÜRMEK İÇİN..."


geçen hafta #2


iki haftadır, hem hava şartları hem de bir miktar çok çalışanlı bir şirkette binbir farklı parfüm kokusu, oda spreyi ve SİGARA DUMANI'nın yüz metre öteden bile gelip beni rahatsız etmesiyle önce alerji, sonra alerjili grip olmuş vaziyetteyim. Dostlarım atarax ve mendiller denizi !
Atarax aslında tenimdeki kabarmayı önlüyo burnum, genzim için bişey yapamıyor, ama olsun buna da şükür. İçmediğim gün kaşıntıdan ölünce anladım değerini.


Hüshüs'ün ayrılmadan dakikalar önce bana verdiği son hediye...
bi nevi "bu da benim sana, bu da benim sana ayrılırken hediyem olsun..."


çalışan bir kişilik olaraktan nadir bulduğum izin günümde Burcc'la alışverişe vurduk kendimizi.
öğrenci adamım, maaşımı henüz almadım. o yüzden çok şey beklemeyin.
Ama diyeceğim bir şey var ki ; ben asıl en gerekli olan budur! diyerekten siyak kot almaya çıkmıştım :)


Gucci- Rush2'nun d&p formu. Alerji dönemimde almama rağmen (ki o dönemler yeni her türlü koku bende alerji yapar, o da bilinç altıma o kokudan nefret ediyorum diye kodlanır) severek aldım. Ömrü hayatında 3 çeşit parfüm kullanan ve bir elin parmaklarını geçmez koku seven biri olarak pek radikal bir karar olsa da, yaptım oldu!



Bir markette fıkra bulunca hemen 13-15 tane aldım. Falım iyi hoş da bir nazar!!! ya da yıldız!! ya da fıkra değil.



Gözümden 70-80 lirayı çıkarmıştım bir babet için. Mağaza mağaza gezdim, yok!
Ya rahat değil, ya pahalı, ya da absürt bişii. Noldu?
Gezdim gezdim her gün önünden geçtiğim mahalle esnafından aldım.
Ohhhh mis!!!
Tüm gün boyunca denediğim en şahane babetti.


Sırf rengine ve bayıldığım tarza yakın olduğu için aldığım ikinci babet sanırım genişleyene kadar anamı belleyecek !!!


Siyah kotun yanında koyu renk bir kot da alsam fena olmaz diyordum. Beğendiklerim çok pahalıydı, ve işin aslı çok da yoktu kaliteli pant. bedenime göre.
İş bu sebeple canımız kanımız, bizi her halimizle kabul eden LCW dan bu kotu almış bulunmaktayım. Şimdiden genişlediyse de o beni bayaa götürür.


İşte günün süprizi bu. Hiç aklımda yokken, hiç böyle bir ceket istemezken ne tarzı tarzıma uyan, ne rengini sevebileceğim bir ceketim oldu. Ve ben çok sevdim onu. Sonbahar gelse de giysem.
not; sizin lcw nın outlet'lerinden haberiniz var mı???!


Ard arda iki gün gratise gittik Burcc'la. Biri keşif amaçlıydı, biri de satın alma amaçlı.


Bir kere kapları, konseptleri süper bu Balm ürünlerinin. Çok da aşüfte olmayan pin up kızı candır yaaa !
Resmen her ürünün her kutusunu almak istedim.

Artık eski cehaletim olmadığı için rahat edemediğim konu yüzümdeki renk farklılıkları. 
Bilgen'in dediği gibi kibarlaştıramayacağım çünkü o beyaz tenliyken ten rengine olive diyebiliyor ama ben bildiğin "ölü eti" gibi bi tene sahibim:)
Bunu hep gülerek söyledim. Aama resmen öyle. Ölü eti gibi resmen tenim. Biraz sarı, biraz yeşil falan... Çocukken hep sarılık mısın? sorusuyla karşılaştım. Ve büyüdükçe, ve düzenli Akdeniz güneşinde kalmadıkça ten rengim iice alacalı bulacalı oldu. Yüzümde ton farklılıkları var. Yanaklarım bildiğin hastalıklı sarı, burun çevrem, çenem, göz altlarım, şakaklarım baya siyah...
O sebeple en azından göz altı kapatıcısı+ pudra ruh halimin iyi olduğu dönemlerde hep arkadaşım oluyor.
pudra öncesi de kuru bir cilde sahip olduğumdan özellikle burun çevrem, dudak kenarlarıma yoğurt gibi krem sürüyorum. yazın azalsa da en ufak rüzgarda her yerim çatlar.
Bende pudra ve kremi karıştırmayı akıl edene saygılarımı sunarak balm shelder aldım :)

İlk gün 32lira diye "dön yaa Burcc, dün nette gördüm 24 tl bir yerde. Oraya netten bakalım, ordan alalım" dedim. Eve gelip bakınca meğer 24 dolar mış da ben farketmemişim die ertesi gün uça uça aldık Burcc'la.


Şeklini çok pis iki şeye benzettiğim bu youtube videolarında gördüğüme göre pek bir meşhur ürünü de aldım fondeten veya balm shelderı sürmek için.


Böyle bir ürünü yazın pek terlememek için, terlesem de kokmamak için istiyorum. Pek kokmaz da benim terim olsun...
Kokusu güzel ama ilk kullandığım gün azcuuk fazla kullanıncave kokusuna yabancı olunca alerjimi ölesiye tetikledi. Gece kaç kez uyanıp hapşurdum tıksırdım.




Ve gelelim hayatımın aşkına !!!!
Bu benim hayatta en sevdiğim tatlı, en sevdiğim aburcubur, en sevdiğim yemek hariç ürün. Ne derseniz diyin artık.
Beyaz çikolata sevmem! Fındık hiç sevmem! Hindistan cevizi hiç hiç sevmem!!!!
AMA BEN NASIL OLUYOR DA BUNA ÖLÜP BİTİYORUM. Eriyorum ve aşkla bitiyorum.
Diyeceklerim bu kadar !!!
Çok bulunabilen bir ürün değil, ya da ben bulamıyor idim.
İki günde 2 paket alıp (4erli paket) saniyede bitirdim ve rekora koştum haz ve tatmin konusunda.

Sevirem sizi.
Beni özleyin anacııım.
BAYYYY!!!





23 Mayıs 2013 Perşembe

ANILAR...


anılar da televizyon gibi...
izliyorsun, bakıyorsun orada...
ama misal bir yemek pişiyor kara kutuda,
kokusunu alamıyorsun,
tadamıyorsun,
yanından geçemiyorsun...

hem var o an sende,
hem yok...

sadece yüzeysel ve hatırlatmalık,
hissetmelik ve yaşatmalık değil....

22 Mayıs 2013 Çarşamba

geçen hafta...


bloglarda en çok okumayı -daha doğrusu bakmayı- sevdiklerim fotoğraflarla haftam olduğu içün;
geçen hafta başıma gelenler;


sezonu açtım
aramız iice açılmış, ona karar verdim...


çok konuşuldu, denedim
ne sevdim, ne nefret ettim


yıllarrrr sonra yedim
evet o dombik parmaklarımla şekil benzetmeye çalıştım


ikili çıkmış ya seriyi tamamladım
niyeyse narlısına daha çok beğendim


ofiste delice sevdiğimiz göz ağrısı
(çekirdek içi-en güzeli bu marka)


geçen hafta cumartesi sabah 8de pencere önümdeki manzaram...
ama iyi yanı bi günde kazdılar, bi günde beton döktüler bi günde taş döşediler...
i like it !!!

AŞK NERDEN NEREYE !!!


klip yorumlamayı pek sevmem,
ama bu klip tam da benim ruh halime
hissettiklerime uyunca...

klibi bana çok tanıdık gelince,
şarkı bana yazılmış gibi olunca...

"kız üzgünüm ama elimden gelen bir şey yok modunda,
erkek son bi defa gidip belki de barışacaklarına inanarak umutla bakarken...
hayalinde bir anda sarılıp öpüşmeye başlayacaklarını kurarken,
kızın da aşk nerden nereye geldi
yapılacak bir şey yok..."
havası

kıza hemen vay *rıspıya bak demeyin,
sevgisi bittiyse bütün suç onun mudur?
suçlu var mıdır?
kimin canı daha çok yanar?

klibi alıcı gözle izleyin,
derinliği, senaryosu, şarkıyla örtüşmesi, yönetmenin başarısı, efektleri muhteşem...
şarkı zaten destansı...


beşer şaşar...


değişiyoruz
dönüşüyoruz
evrim geçiriyoruz
insanız...

hata yapıyoruz
pişman oluyoruz
lafımızı yutuyoruz
insanız...

görüyoruz
aşık oluyoruz
taparcasına bağlanıyoruz
insanız...

sinir oluyoruz
nefret ediyoruz
yeri geliyor unutuyoruz
insanız...

vazgeçiyoruz
pes ediyoruz
yıkılıyoruz
insanız...

mutlu oluyoruz
ağlıyoruz
kibre bürünüyoruz
insanız...

üzüyor, üzülüyoruz
kalp kırıyoruz
can yakıyoruz
insanız...

düşüp kalkıyoruz
yaşıyoruz
ölüyoruz hatta
insanız...



8 Mayıs 2013 Çarşamba

Kitaplardan ÖdünÇ'aldım


Biliyorsunuz, bütününü sevsem de eserlerin beni vuran, tavan yaptıran tümden çok parçaları.
Bir söz, bir bakış, bir cümle...
Beni özgür kıldığı için belki de...
                                    ...kendi dünyamda senaryoyu benim yazmama izin veren bir kıvılcım başlattığı için...

Film repliklerini face'e koyuyorum zaten ama buraya da yazmaya karar verdim.

Kitaplardan birkaç alıntı o zaman;

*bütün kötülükleriyle dünyayı bağışlıyorum...
(paulo coelho- elif- r.)

*pencerenin önünde, koltuğa atılmış bir demet zambak gibiydi o...
(yakup kadri- kiralık konak- r.)

*iltihap ateş saçıyordu.
peki biz ne zamandır kendi kendimizin hastasıydık???
(pierre charros- on dokuz saniye- r.)

*her fotoğrafta iki kere güzelsin,
güzel ne demekse
"ondan" da güzelsin.
(ceyhun yılmaz- ş.)

*bittim artık;
yaralarım "İMDAT !!!"  diye bağıracak nerdeyse...
(w. shakespeare- macbeth- t.)

*o benden kaçmaya başladı, ben kovaladım. hem nasıl kovalayış, hem nasıl kovalayış! hudutlar aşıyordum, memleketten memlekete koşuyordum ve yanına vardığım vakit de nefesim tıkanıyor soluk soluğa kalıyordum, bir şey söyleyemiyordum, yalnız diyordum ki;
bırak seni seveyim. bırak seni seveyim. sen istediğini yap, istediğini sev; fakat müsade et ki, ben daima yanında bulunayım...
zira onun yanından ayrılır ayrılmaz sanki havasız kalıyordum, tıpkı sudan çıkarılan balık gibi can çekişmeye başlıyordum. bilseniz bu ıstıraptan kurtulmak için ne zilletlere katlandım, ne zilletlere...
(yakup kadri- kiralık konak- r.)

*dünyadaki tüm insanlar pasifik adasına sığabilir. oysa büyükler kendilerinin büyük bir yer kapladıklarını sanırlar.
(küçük prens- h.)

*aka aka bitmez sandığım
upuzun nehirlerdiniz
(tekin gönenç- ş.)

*yıkmak insanlara yapmak gibi kıymet mi verir?
emin ol onu en çolpa herifler de becerir!
sade sen gösteriver "işte budur kubbe" diye,
iki ırgatla iner koca süleymaniye...
ama gel kaldıralım dedin mi heyhat o zaman,
bir süleyman lazım bir de mimar sinan...
(m. akif ersoy- ş.)

not; r. roman, h. hikaye, t. tiyatro gibi bir sistem yaptım,
farketmişinizdir zatii

eee o zaman gelsin,


kitap okuyun....

Değişim Rüzgarları


Renkler, desenler, ifadelerim değişti blogda...
Yani ben değiştim...

Zaten adı ikinci el mal gibiydi, emsali nadir bulunsun isteyip duruyordum hayal dünyamın,
El atıp düzelttim...

Böyle hissediyorum biraz da....

Pokemon'daki sevimli karekterin gelişim evresinde ikinci level'a atlaması, ciddileşmesi, olgunlaşması,
Sevimliden büyümüş'e dönüşmesi...

Değiştim, dönüştüm bu blog açıldığından beri,
O yüzden o da değişti bir miktar,
Bahar temizliği deyin siz,
Ben ufak çapta evrim diyim...

have a nice day

6 Mayıs 2013 Pazartesi

Çoook Tatlı Bir Macera !!!


Bu yazımda bahsetmiştim 1,5 kg irmik ile irmik helvası yaptım diye.Ertesi gün fıtık ve uykuzluk vurdu işte beni. Bari sonu güzel olsaydı :(

O kadar irmik, 1lt den azcık fazla süt, şeker ile karıştırdım ben o helvayı. Zaten sadece irmiği 1 saat kavurdum, omzum çıkıyordu :(
Soğumasını fazla beklemeden uykum geldi, yarın işe gitcem diye hemen kaşıkla şekillendirip tepsilere dizdim. 45 dakika sürdü o da :(
Soooonraağ sabah uyanınca bir bak sen altta kalanın canı çıksın hesabı altta kalan yerler sen bir vıcı, bir sulan, yumuşa, garip bişii ol :(

Lan evlat acısı gibi koydu valla. Üzüldüm... İşe götürsem, bir eline sağlık dense, beğenilip övülse ağrım, acım kalmazdı asla.
"Alkışlarla yaşıyorum" resmen ben. Öyle bir insanım. Övgü beni müttt-hişş gazlar. Ama o da olmadı.Çok demoralize oldum. Anneme sordum, sorun yok dedi; bu yüzden buzluğa attım hepsini. Bugün işten erken çıkınca evde hemen giriştim tatlıya (yolda kurdum kurdum tabi, senaryolar, listeler, planlar planlar...)

Buzluktan çıkardım, bir müddet beklettim. Sonra elde rendeledim. (mutfak robotunda olmadı çünkü püüff)
Fırına attım 5-10 dakkalık, çünkü biraz yumuşaktı. Birazcıkk kıtır olsun istedim.
Sonraaaağğ, 


Muhallebi yaptım. 2lt süt, 1 paket buğday nişastası ile. Mısır olması gerekmiş, salak ben dün tarifi okudum, bugün işten dönerken aldım geçtim, ne biiiliyim :(
Mısıra göre biraz daha sert bir tadı var bence. Bir de ben orjinal damla sakızı aldım. Muhallebiye kattım. Bir damla sakızı aşığı/hastası olarak o kadar süte bu sakız az gelir die azcuk fazla koymuşum. Biliyorsunuz biraz acı bir tad bırakır kendileri. Buram buram sakız koktu ama iyi oldu. Helva zaten çok tatlıydı, muhallebinin o keskinliği ve az tatlılığı ile denge oluştu sanursammm.
Muhallebiyi soğumaya bırakınca bitter çikolatalı puding yaptım. 
Onu da soğutmaya bırakınca helvayı fırından aldım. Isınmış ve kendini toparlamıştı.

En alt kata irmiği, sonra muhallebiyi, sonra yine irmiği sonra pudingi sıraladım. 
Puding azcıktı ama dağıtmaya çalıştım, napem ??


Sonra üzerine yine irmik boca ettim, sonra yine muhallebi en üste de rendelenmiş fındık...



Dara daraaaaaaaaağğm  !!!


Bu canlar şimdi dolapta soğumaktalar. 
Umarım yarın işe götürmekte zorlanmam...
Ve tabiii herkes beğenir.
Mümkünse herkes parmaklarıyla yesin ve cümbür cemaat acile gidince herkes parmak katline sebep benim tatlımı göstersin :) puhahahhahahahaha



Her güzelliğin bir bedeli var. Şu an net gözükmüyor bu fotoda ama eliminn 3 yerinde kızarıklık var bayyyaa. Baş parmağımda iki çizgi halide, işaret parmağımın da devamında bileğe doğru...Çünkü rendeyi elime dayayıp rendeledim resmen donmuş irmiği...
Umarım değer...

Eeee o zaman gelsin bakalım,
Uuzun zamandır unuttuğum, klibi izlemeden dinleyince garitir ki kendine çeken eski bir şarkıya.



5 Mayıs 2013 Pazar

Anneler Günü Reklamları...


  Malum eskisine oranla anneler günü reklamlarında ürün tanıtmak, anneni seviyorsan mutfak robotu alırsın, ona pırlanta aldırırsın mantıklı reklamlar yok. Eğlenceli, sevimli, sadece marka adının geçip kısaca bir kendilerini hatırlatıp geri kalan bütün ilgiyi annelerin üzerine çeken reklamlar çok moda.
Çok hoşuma giden reklamlar var. Teknosa'nın reklamını görünce aklıma geldi. Son zamanlar en sevdiğim reklamların yüzdelik çoğunluğunu bu reklamlar oluşturuyor.


Reklamın matığı ŞAA- HA- NEE !!!
Ancak yönetmen kötü mü iş çıkarmış, yoksa skeçler arası bıçak gibi kesik olması mı, havada mı kalıyor bir şeyler, çocuğun oyunculuğu kötü de ondan mı bilmiyorum; bi sevemedim. Amaa dediğim gibi mantığa öldüm bittim yane.

Gelelim benim favori anneler günü reklamlarıma;

TOP 5


Asuman Damak sen nasıl bir oyuncu, nasıl bir seslendirme yapan insansın. Tonlamanla, vurgunla her cümlede bende bir senaryo canlandı, oynadı. Ayrıca o müziği yapan, sözleri yazan arkadaşların eli öpülesi. Canım sıkıldıkça açıp dinlediğim çoook oldu. It's the favorite valla.




"Cefakar ve pek vefakar analar... Kıymetini bilmez davarlar !!!" adlı çalışma...




"Kaybedilen en değerli varlıklar....." adlı kompozisyon ve altından çıkan bince duygu, tonca senaryo...
Gözler yaşarmasın da naapsın?
Sade, mantıklı, öz ama feci vurucu, muhteşem bir ses ve şarkıyla da taçlanmış başarılı işin tanımı...




Şarkısını sevdiğim, baştaki ufaklığa bayıldığımmmm (özellikle sonda) bir reklam.




Anneler günü reklamı değil ama olsun, o da bu kategoride bende. Bildiğin anam-babam usulu bir teyzenin başrolünü devleştirip beni kendine hayran bıraktığı reklam. Eğlenceli ve güzel. Özellikle madde 7'de öyle gülüyorum ki; teyze Allah müstahakını versin yani :)

Sevirem sizi aybalalar...
Şimdiden annelerin annelerin kutlu olsun.
Yavrucaklarda hediyelerini hazır etsin...
Ama nolur duygusuz bir paket, maddi bir parça alacağınıza içinize duygunuzu da kattığınız (el yapımı mümkünse) hediyeler verin.
En azından aldıklarınıza notlar yapıştırın, süprizler hazırlayın, güzel sunumlar yapın, evde bir yerlere saklayın ve ona kroki ile bulmacalarla sunun, dışarda atratsiyom hazırlayın...
Ama en çok öpün.... sarılın... Sevin... ÇOK SEVİN...

Benim gibi anneler gününü annesinden uzak kutlayanların hepsi de telefona yapışın.

Adio...



2 Mayıs 2013 Perşembe

SİNİRİM BOZUK !!!


Valla şu an çoook sinirliyim.
Kime; tabii ki kendime....

Son iki yıldır özellikle Burcc'la asosyalliğimizden yakınıyoruz.
Yakın arkadaş bulmak, arkadaştan öte can olup kardeş gibi olmak çok değerli (kelimelerle anlatmaya çalışmayacağım bile)
ancaaak ;
İkimizin de pek Ankara'da (hatta benim memlekette) arkadaşı yok.
Birbirimiz dışında dışarıya bir başkasıyla nerdeyse hiç denecek kadar az çıkarız.

Gezmek, değişik bir şeyler yapmak, etkinliklere katılmak hep hayalimiz, ulaşamadığımız halde mındar demediğimiz olaylar. Özellikle depresif dönemlerimizde "bu değil, bu değil, bu hiç değil, değişik bir şeyler istiyorum" modlarımız olduğunda bu tarz atraksiyonlara girmeyi hep istedik.
Ama kimi zaman tembellik, üşengeçlik, bazen bilgisizlik, bazen cesaret edememe belki,
en çok da PARASIZLIK nedeniyle hep bir erteleme, vazcayma, boşverme durumuna girdik.

(Burcc'a az evvel attığım msjı birebir aktarıyorum)

" Bizim varr yaaa derimizi yüzsünler, çarmıha gersinler ne diyim !
Geçen sene gezmek istiyorum deyip, tüm o isteklere de para yok'u bahane eden ağzımıza tuvalet terliğiyle vursunlar !!! "

Çünkü;
Face'de gençliktreni diye bir olay duydum. 
Gençlik Ve Spor Bakanlığı'nın bin türlü olayından sadece biri ve bence en güzeli.
Gençlik treni, Seyyah Uluçınar'ın İzinde benim favorilerim oldu.
Tamamen ücretsiz, her şeyi bakanlığın hazırladığı, gençlere yönelik şahane olaylar olaylarrr !!!

Misal "1güne1değer" etkinliğinde İstanbul'da İnce Saz'ın, Orhan Gencebay'ın konser+tüm gün etkinlik, yemekler, söyleşi yapıldığını, Sinan Çetin'le yine tüm gün etkinlikler yapıldığını, Mardin'deki Mustafa Ceceli konserin yapıldığını kimler biliyordu ????

Misal Seyyah Ulu Çınar'ın izinde etkinliğinde Şubattan beri olan ve Mayıs sonuna kadar devam edecek günlük gezi programları yapıldığından (misal Ankara'dan Eskişehir'e ve Nevşehir'e gezi) (her ilde farklı programlar var. Misal memleketimde merkezden Alnaya'ya , Kemer'e geziler düzenlenirken, İstanbul'da İstanbul-Bolu, İstanbul-Bursa, İstanbul merkez gezileri mevcut) kimin ruhu duydu ???

Genciz güzeliz ama kimseyi üzmemize gerek yok, gezelim, eğlenelim, gülelim yeter...

VE HER ETKİNLİK "ÜCRETSİZ"
bence herkes bir göz atsın...
Finaller gelmeden millet :)  :)

"Ruhları moruk bir gençliğiz, genç kalan yanımızın da para sorununu her fırsatta yüzüne çarpıp öldürüyoruz." 

Alın o zaman benden size gelsin;



1 Mayıs 2013 Çarşamba

Varr yaaaaa !


Bugünden az az;

*Kendisinden 20 cm kısa, 20 kg fazla bir kız arkadaşa sahip muhteşeeem bir çocuğa ben tebessümle bakarken arkamdaki iki dingil alay ettiler bügün... Kız duydu, farketti ve suratındaki acıyla sevgilisine dönüp hafifçe gülümsedi... Suratında gördüğüm farkındalik (çünkü şişman ve çirkin insanların eleştiriye ihtiyaçları yok; en başta onlar biliyor zaten kusurlarını; hayır yani kendimden biliyorum) ve acı içimi yaktı ve şükürle sevgilisine gülümsemesi...

* "SEN" i çok özledim bugün !!! (biliyosun kendini)
-Telefonda müşteriyle konuşurken yanımda ol da, yemek sepetindeki müşteri yorumlarını salak salak dakikalarca seslendirdiğimiz cırtlak ve şiveli sesle konuşalım istedim insanlarla :)
-Yolda seninle ansızın ve çocukluk günlerine dönercesine el ele tutuşmayı özledim :) daha doğrusu senin küçücük ellerini benim nasırlı avuçlarıma bırakmanı ;)
-Usta edasıylan bana benim bilmediğim senin bildiğin üç-beş yemeği/tatlıyı tarif edişini,
-Eve geldiğimde orda olduğunu bilmek duygusunu... en çok...

*Şirketteki en şişman kişi olarak ben zayıflayamıyorsam herkesi şişmanlatayım politikasıyla 1,5 kg irmikle helva yaptım bugün...

*Annemden aldığım "bir yemekten/tatlı/hamurişi vs. gibi yiyeceklerden bahsedilmemesi gerektiğini; eğer anlatırsan da sözde kalmayıp yapmak zorunda olduğunu öğrendiğimden boyun fıtığına rağmen bana ton gibi gelen ağırlıkla bir saat ocak başında malzeme kavurdum bugün...

*Yalnızlığı her ne kadar sevsem de insana aç olduğumu idrak edip (tabii iş sebebiyle bir yerde) 100'ün üzerinde insanla konuştum bugün...

*Yeni arkadaşlar edindiğimi ama hepsinin belli mesafede olduklarını, inci bir çizgi üzerinde olduğumu farkettim bugün...

*Yaşım ilerliyormuş da fiziksel açıdan ne alemdeyim acaba? Dünyaya kendi gözlerimizle baktığımdan kendimin nasıl göründüğünü farketmiyorum. Benden büyük diye düşündüğüm 3 insanla aynı yaşta olduğumu, 4 tanesinin benden bir yaş büyük olduğunu; benle yaşıt olduğunu düşündüğüm 4 kişinin benden 2-3 yaş küçük olduğunu öğrendim bugün.... (acaba ben yaşımı gösteriyor muyum? ve 23 yaş nasıl gösterir ki kendini, nasıl görünür?)
not; felsefe yapmayayım şimdi, yatıp yarın erkenden işe gitmem lazım :)

öperler bebekler :*
iyi geceler
yedi cüceler...