21 Nisan 2014 Pazartesi

ellerim...

bugün parkta güvercin peşinde koşturan bir kız çocuğu yüzüstü düştü
ayağa mahzun mahzun kalktı
gözleri doldu sonra
ellerindeki sıyrıklara baktı
adam akıllı ağlamaya başladı
babasına koştu
ve bunların hepsi
yaklaşık 4 saniye sürdü...

ben de çok düştüm yüzüstü
vücudumuz ilkel tepkiyle en çok yüzümüzü korumaya çalışır
eller hemen davranır telaşlı
yüzüstü düşmek demek avuçiçlerine düşmek demektir esasen...

düşünce çok utanırdım ben
acıdan çok daha fazla ilgilendiğim şey çevreme bakınmak olurdu
hemen zıplardım düştüğüm yerden
gülen olmazdı gerçi
yüzüstü düşen birine gülmeyecek kadar
içgüdüleri terbiyeli çocuklardık biz
kıçüstü düşene gülünür
dengesini kaybedene gülünür
takılıp düşene gülünür de
yüzüstü düşeni kaldırmaya çalışırsın
"elim sende"deki ebeyi bile...

ellerimi birbirine çarparak temizlerdim ben kalkınca
serde erkeklik hep vardı
"acımadı ki!" deme şeklimdi bu
hem her halükarda acıyacaklardı
hızlıca ufak taşları temizleme yöntemimdi bu...

en kaba etlerim ellerim oldu benim
avuçiçlerim...

bir kız eli naif, minik, yumuşak olmalıydı
pamuk gibi...

benimkiler hep sertti
bir tarla işçisi gibi...

sıcaktı da
boğucu, bunaltıcı sıcak...

küçük ama enli
parmaklar dolma gibi...

ben de kaba etlerimi silkeler oyuna devam ederdim
anca akşam anneme kolonya döktürüp
azıcık da üflerdim...


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder