Bayaadır yokum... Kendimle sıkı hesaplaşmaların masasından, deliliğin sınırından, mutsuzluğun bucağından sıyrılıp yalnızlığımla barışıp iyi felsefe yaptığım bir dönemdi.
Yokluğum tabi umrunuz değil, fark bile edilmedi belki ama bana çok hissettirdi sağolsun. Burcc'un ikinci kez internet kapatamama durumu sayesinde yine internet bana kaldı mecbur :)
Kendimi yokluğuna alıştırmıştım halbuki mecburiyetten...
Sağlam kitap okuyorum ama şu sıra. Bir süre internetsizlik yaradı bana. Televizyon da sağolsun 3 kanal olduğu için kendimi kitaba vurdum.
Son bir ayda (26mart'tan beri) okuduğum, bitirdiğim, başladığım kitaplar şöyle;
*Ayşe Kulin-Gizli Anların Yolcusu
*Ayşe Kulin-Bora'nın Kitabı
*A.Şerif İzgören-Şu Hortumlu Dünyada Fil Yalnız Bir Hayvandır
*Aımee Bender-Limonlu Pastanın Sıradışı Hüznü
*Marcus Zusak- Hiç
*Clara Sanchez-Limon Yapraklarının Kokusu (henüz bitmedi)
*Tolstoy-İnsan Ne İle Yaşar (bitmedi)
*John Verdon-Aklından Bir Sayı Tut (bitmedi)
*O.Gönenç-Mavi Öyküler (bitmedi)
*Billur Köşk Hikayeleri (bitmedi)
Gelelim en büyük olaya.
Malumunuz boyun düzleşmesi, boyun fıtığı ortaya karışık bir durumum var.
Sık sık boynum ağrır, ağrı başa vurur falan. Ağrı artık sıradan sayılır.
Önlemek için sinyalleri okumaya, dikkat etmeye çalışırım.
Soğuk çarparsa, tv,sinema,pc 90dercelik dik açıyla karşımda olmaz da azcık yanda olursa !!!*, ani baş çevirirsem, yüksek yastıkta yatarsam, kitap okurken göz değil de göğüs hizama denk gelmesi suretiyle başımı eğerek okursam, ders çalışırken masaya eğilirsem (ders çalışmaya zaten bünye komple ters :) bünyede alerji yapıo ) vs. boynum tutulur değişik derecelerde.
Eskiden nefret ettiğim ama şimdi alışkanlık olmasa da azımsanmayacak kadar sıklıkla yaptığım iğrenç bir alışkanlığım var; boyun kıtlatmak.
Hele tutulduğu vakit birkaç saniyelik inanılmaz rahatlama sağlıyor.
Neyse efenim cumartesi günü gece yatakta esner ve boynumu hafiften bir kıtlasın edasıyla sağa büktüğüm an yeminle ilk kez ve ciddiyetle "gözümün önünden yıldazlar uçtu"
Böyle bir acı yok. İlk önce boynumu kırdım sandım, hiç abartmıyorum. Ya ölcem, ya felç kaldım sandım.
Çünkü ani bir acı, acı ne kelime boynum kılıçtan geçti sanki. Ve kulaklarımda yankılanmakta olan "kıt" sesi !
Biliyorum ki kasla ilgili bir durum değil, kemiğe bişey oldu.
Valla ciddi ciddi o acıklı anlarda boynumu kırdım sandım. Gülenler bok yesin lütfen !!!!
Çünkü ben ömrümde böyle acı yaşamadım daha evvel. Ki acı eşiğimin yüksek olduğunu düşünürüm ben, tastikleyenler de vardır.
Neyse efenim ben o gece boynuma havanın temasıyla bile canım acırken yatamıyor, kalkamıyor, başımı rahatlamayla yastığa bırakamıyor, acısız göz bile kırpamıyor ve hatta nefes dahi alamıyor bir şekilde yataktan doğrulup koltuğa uzattım bacakları. başımı dimdik duvara dayadım ve kah ağlayıp kah geçsin diye dualar ederek berbat bir gece geçirdim. Ertesi gün de arttı sanki acım. Boynumun başımla birleştiği yerde sağ tarafta kemik nasıl ağrıyor . Kemik acısını hatırlamak isteyenler "Hatıralar" dosyasında büyüme çağındaki "uzama diz ve bacak ağrıları"nı bulup ansınlar.
İki gün boyunca "ölsem kalsam bi başıma evde, cesedimi de kokudan bulurlar anca" modunda ergen triplerince geçirdikten sonra pztesi sabahı (uyku nedir unuttuğum için iki gün) boynum biraz dokunulabilir olunca belki kas tutulmasıdır diye kas gevşetici kremlerle ovdum. Kasların açıldığını ama beynime zıpçık gibi her solukta vuran kemik ağrısının geçmediğini farkettim.
Pazartesi doktora gittim sağolsun "Şeker Kız Candy" ile (eski
yazı dan hatırlarsınız) Onun çalıştığı hastaneye gittim, hemşire de kendisi (zati alileri de öküzü unutup ceylan bakışlı yeni bir aşka yelken açmış, mutluluktan yüzünde çiçekler açıyor)
Doktora bu kadar anlatmadım kardeşim bu arada haa :) Kendisi biraz morondu da ! Boyun fıtığı var diyince "her boynu ağrıyana boyun fıtığı var diyorlar zaten" dedi gözlerini belertip . Nefret ettim salaktan !
Neyse fıtıkla alakalı değilmiş, eklemler üst üste binip sürtünmüş. Ağrı kesici, kas gevşetici verdi. Sağolsun Candy hastaneden çaldı bana biraz. Şimdi daha iyiceyim. Pjamamın üzerini giyerken acıdan bir gözüm yaşarmadı değil ama sağ kolum en azından oynuyor başım biraz dönüyor şimdi.
Bunlar geçeeerr geçeer...
Bunlar neyse deee hastalığımı dinleyip bir ""geçmiş olsun demeyen buzağı"" larla ömür nasıl geçer onu bilmiyom. Anca gelsin "seni seviom"lar.
Bırakkk yaaaaw !!!!
Deli Baş !
:) :) :)
Benden bu kadar
canımın yine
burdaki gibi masaja, rahatlamaya ihtiyacı olduğunu artık biliyorsunuz
iyi geceler
yedi cüceler...